******
Avuçlarımın içine bırakılmış kocaman bir gerçek vardı.
Sanki dakikalar geçtikçe ağırlaşıyor, dizlerimi titretiyordu.
Ayakta duramayacağımı anlayınca sol tarafımdaki şifonyere tutundum bir destek bulabilme ihtiyacıyla.
Ne yapacaktım?
Boğazıma düğümlenen son nefes yumruğumun içinde sakladığım gerçekle birlikte etime batıyordu sanki.
Daha fazla yükümü taşıyamayan bedenim usulca yere çöktü.
Ağlamıyordum.
Üzgün müydüm?
Bilmiyordum.
Bir anda kafama dolan birçok farklı düşüncenin altında ezilmiş, kendi hislerimi duyamaz olmuştum.
Dizlerimi kendime çekmiş, kollarımı etrafına dolamıştım.
Bakışlarım tek bir noktaya sabitlenmişti.
Ne yapacaktım?
Zihnime çarpan, oradan oraya savrulan vesveselerin hepsini bir kenara atmaya çalıştım.
Derin bir nefes ciğerlerime dolduğunda parmaklarım gevşemiş, avcumun içine batan ufak çubuk yeniden görüş alanıma girmişti.
Bir kere daha çektim havayı içime.
Titreyen parmaklarım hareketlerimi kısıtlarken güçlükle de olsa beyaz çubuğu çevirmiş, ortasındaki iki çizgiye odaklamıştım bakışlarımı.
İki, kısa, kırmızı, çizgi...
İçimde filizlenen canın ispatı.
Ne yapacaktım?
Aldığım son nefes aralık dudaklarımdan dökülürken dalgalandı bu kez.
Göz kapaklarım gözlerimi hızla örttüğünde bir damlanın yüzümü ıslattığını duyumsadım.
Bir diğerinin de tenime bulaşmasına izin verdiğimde tutunduğum, hislerimi kapatıp gizlediğim, algılarımı kapattığım ne varsa gürültüyle yere çarptı.
Kaldırıp yerden almadım, öylece dağılmasını izledim.
Ağladım.
Ne yapacaktım?
Yatak odasının bir köşesine saklanmış, gözlerime iğneler batıran yaşların akmasına izin vermiştim.
Kaç dakika orada öylece oturdum, kaç saat tüm korkularımın o yaşlarla akmasını bekledim bilmiyorum.
Camdan içeri sızan akşam güneşi gizlenmiş, hava karardığında hıçkırıklarım durulsa da gözyaşları kesilmemişti.
Aşinası olduğum türden bir endişe, bir telaş değildi bu.
Aklımda, kalbimde nereye koyacağımı bilemediğim bir gerçekti.
Düşünceler susmuyor, tüm duyularımı kapatıyordu sanki.
"Dila?"
Kulaklarıma dolan sesi bana ulaşmayı başarmıştı.
Hafifçe irkilmiş, bakışlarımı sabitlediğim o noktadan nihayet ayırabilmiştim.
"Dila? İçerde misin?"
Adım sesleri giderek yaklaşırken ne yapacağımı bilemedim.
Ayağa kalkmak istedim, cevap vermek istedim ama sanki hepsi kısılmış, gizlenmişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHTE DOKUZ
RomansaSosyal medya hesabı üzerinden futbol yorumculuğu yapan ve hayli popüler olan Dila Aral, kullandığı rumuz dolayısıyla herkes tarafından erkek zannedilmektedir. Mesaj kutusuna düşen bir fotoğraf ve ardından katıldığı olaylı canlı yayın sonrası hayatı...