******
"İlk değil ikinci kapı aşkım."
Şaşkın civcivim yolunu bulabilsin diye cilveli navigasyon da olmuştuk. Bugünümüze şükürdü.
Telefon kulağımda etrafıma bakınırken derbileri 360 derece görüntüleyen örümcek kameralardan daha geniş bir görüş alanım olduğuna emin gibiydim.
Barış'ın verdiği sesli nefes kulaklarıma büyük bir cızırtı şeklinde dolduğunda biraz daha gelemezse konum yollamak zorunda kalacağım gerçeğiyle yüzleşmek büyük bir ıstırap veriyordu.
"Hangi ikinci kapı? Buraları değiştirmişler hep bak ya, kaşla göz arasında."
Değil mi aşkım ya, sen de haklısın. Altı üstü altı senedir yokuz.
Altı senede ne değişmiş olabilirdi ki? Alt tarafı arada iki başkan eskitmiş, onlarca sponsor değiştirmişlerdi.
Tüpraş Stadyu mu.
Anfield'dan sonra Barış'ın kafasını karıştırmışa benziyordu. Yaslandığım kapıdan ayrılıp koridora doğru başımı uzattığımda nihayet kocamı görebilmiştim.
Bir taraftan telefonu kulağından asla ayırmıyor, bir yandan da yanaklarına doldurduğu havayı belirli aralıklarla "of"lamak suretiyle üflüyordu.
"Hayır sen nasıl geldin buraya tribünden, vallahi helal olsun."
Bu koridorları az aşındırmamıştım. Benim burada harcadığım mesaiyi unutmuşa benziyordu. Peşinden koşturduğum günleri...
Yazıklar olsun Barış. Kızıma nasıl anlatacaktım ben şimdi? Baban da benim peşimden ne koştu diyemeyecektim işte...
O ancak top peşinde koşsun.
İçimde yaşadığım sinirimin uzun sürebildiğini söyleyemezdim. Aradaki mesafeyi kısalttıkça bana bir şeyler oluyordu. Beni göremeyeceği şekilde duvara doğru sindiğimde kendi görüşümü tamamen kesmemiştim.
Uzun boyundan mı, serin suyundan mı bilemiyordum ama kocamı görmezsem olmazdı.
Çatık kaşları, uzun uzun attığı hızlı adımlar, yakasını çekiştirdiği antrenman tişörtüyle buraları ateşe verdiğinin farkında mıydı?
"Sen gel gel, bulursun beni..."
Elimi arkaya atarak kulpa tutunduğumda ses çıkartmamaya özen göstererek kapıyı aralamış, geriye doğru yarım bir adım atmıştım.
Barış homurdanmaya devam ederken bir taraftan da bakışlarıyla etrafı yokluyordu ama beni görebileceği bir açıda durmuyordum. Adımları giderek yaklaşırken önümden geçmesine izin vermeden koluna yapışmış, onu kendime doğru çekmiştim.
1.90'lık bir santraforu tek hamlede malzeme dolabına çekmeyi ben de beklemiyordum. Ama hayatın size neler getireceğini hiçbir zaman bilemezdiniz...
"Hass... Dila?"
Bunca yıllık birliktelik ve dört senelik evliliğin sırrını soranlar olmuş... Şöyle kibar konuşuruz işte hep birbirimizle.
Barış bir an dengesini sağlamakta zorlansa da kapıyı arkamızdan kapatıp geriye yaslanmasını sağladığımda adımlarını sabitleyebilmişti.
Sırf onu düşündüğüm içindi, asla kocamı kuytu köşelerde sıkıştırmak gibi bir niyetim yoktu.
"Aşkım, nihayet..."
Bir elimle koluna tutunmuş, diğerini karnına yaslamıştım. Başımı hafifçe omzuma doğru eğdiğimde gözlerine bakıp gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHTE DOKUZ
RomansaSosyal medya hesabı üzerinden futbol yorumculuğu yapan ve hayli popüler olan Dila Aral, kullandığı rumuz dolayısıyla herkes tarafından erkek zannedilmektedir. Mesaj kutusuna düşen bir fotoğraf ve ardından katıldığı olaylı canlı yayın sonrası hayatı...