******
Gözlerimi usulca kapattım.
Görmem gereken tek şey zifiri bir karanlık değil miydi?
Cümleleri bir kez daha çınladı kulaklarımda.
Böyle mi seviyorsun beni?
Yaşlarla parlayan yeşilleri önümden gitmezken gözlerime iğneler batıran gözkapaklarımı yeniden araladım. Saatlerdir yaptığım gibi.
Yatağıma uzanmış, boş bakışlarla tavanı izliyordum.
O odadan nasıl çıktığımı, eve nasıl geldiğimi hatırlamıyordum bile.
Tüm canım çekilmiş gibiydi.
Ayaklarımı sürüyerek zar zor odama atmıştım yorgun bedenimi.
Göğsümün ortasındaki bu ağırlıkla nefes bile alamıyorken yürümek zül geliyordu.
Gözümü her kapattığımda bana hayal kırıklığıyla bakan yeşillerini çıkarsam aklımdan, titrek sesiyle kurduğu o yakıcı cümleler doluyordu sanki kulaklarıma.
Kaç saattir burada böyle uzandığımı bile bilmiyordum.
Tek bildiğim penceremden sızan gün ışığı artık tüm odayı aydınlatmaya yetecek kadar artmıştı.
Güçlükle alabildiğim nefeslerle inip kalkan göğsüm üzerinde kenetlediğim ellerimi de beraberinde hareket ettiriyordu.
Çaresizlik nedir bildiğimi zannederdim.
Ama hiç bu denli çaresiz kalmadığımı fark ettim.
Ne elim telefona gidiyor, ne kolum kalkıyordu.
Onu arayacak yüzüm bile yoktu.
Konuşmak istiyordum, beni dinlesin istiyordum. Ancak yüzündeki kırgınlığı silmeye yetecek sözcüklerim yoktu.
Yalnızca gerçekler vardı.
Hiç değilse elimdeki kartları görsün istiyordum.
Onu isteyerek incitmediğimi, incitemeyeceğimi...
Bir şekilde günün aydığını fark ettiğimdeyse benim içimde yağmur bulutları yüklüydü sanki.
Bir derin nefes çeksem dolup taşacaktım.
Bir kez daha denedim gözlerimi kapatmayı.
Belki uyursam geçerdi, uyuyabilsem geçerdi...
Bu kez karanlığı bölen gözleri değil kulaklarıma dolan tanıdık melodi oldu.
Birkaç saniye durup kendime düşünme fırsatı verdim. Aklıma dolan düşünceyle aniden uzandığım yerden doğrulduğumda ismi dudaklarımdan bir dua gibi dökülmüştü.
"Barış..."
Titreyen ellerim hareketlerimi kısıtlarken uzandım komodinin üzerine.
Ters duran telefonu telaşla parmaklarımın arasına alıp cevapladım aramayı.
"Barış?"
Hevesle kalkan omuzlarım duyduğum sesle düşerken boştaki elim alnımı sıvazladı.
"Dila?"
Çatallı sesime aldırmadan konuştum.
"Doğa, sen miydin?"
"Benim... Benim de. Sen iyi misin? Sesin kötü geliyor."
Tereddütle sorduğu sorunun ardından kesik bir nefes verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHTE DOKUZ
RomansaSosyal medya hesabı üzerinden futbol yorumculuğu yapan ve hayli popüler olan Dila Aral, kullandığı rumuz dolayısıyla herkes tarafından erkek zannedilmektedir. Mesaj kutusuna düşen bir fotoğraf ve ardından katıldığı olaylı canlı yayın sonrası hayatı...