34.Bölüm-Mazi

193K 8.5K 22.6K
                                    

******

Dört günlük televizyonculuğun beni Barış'ın menajeri olmaktan daha çok yoracağını tahmin etmezdim.

Yani şimdiki Barış değil tabi ki.

Alemci modunun açık olduğu malum dönemden bahsediyorum.

Ama Atakan Bey'le çalışmak kesinlikle çok daha yıpratıcıydı.

Neyse ki Yarbatu vardı. Ara sıra Atakan'ı duymayayım diye canlı yayının alakasız yerlerinde "Ezel sever miydin Dila?" falan diye soruyordu.

10/10 partner değil de ne?

"Ninja kaplumbağalarla bir akrabalığının olma ihtimali ne senin?"

Ozan bagajdan indirdiği üçüncü bavuldan sonra çektiği her çantanın arkasında bir yenisini görmesiyle birlikte yavaştan Gökçe'ye sövme modunu açmaya başlamıştı.

Devre arasına resmen giriş yapmamız sebebiyle yerli ve milli topçularımız an itibariyle tatildeydiler.

Öyle bir tatil ki aylar öncesinden planlamışlardı bir de.

Malum ben daha hayatlarının ortasına bomba gibi düşmeden önce falan yani.

Tabi bu erkek erkeğe olan tatil planını kim bozdu derseniz tabi ki cevap Dila Aral değil; Hanımcı06.

"Ne alaka be?"

Gökçe omzunun üzerinden baygın bir bakış attığında yanaklarının içini ısırmıştı.

Üç topçuyla Bolu'da dağın bir başında ne yapayım diyerek Gökçe'yi de çağırmıştım ama malum aşk ilanından sonra Ozan'la aralarının böyle olmasını beklemiyordum.

Yılbaşından sonra oturup konuşma fırsatımız olmamış, telefonda sorduğumdaysa beni hep geçiştirmişti ama pek de iyi sinyaller vermiyorlardı.

150...

Gökçe'yi reddetme ihtimalin nedir?

"Evini sırtında taşıdığını düşünmeye başladım bu kadar eşyadan sonra. Ama malum tırnaklarını da biliyoruz, normal bir kaplumbağa olabileceğine de inanamadım."

Bunun espri gücünü kim -150 yaptı ya?

Pascal Nouma'nı statta çekildiği fotoğrafın altına "abi karanlık çıkmışsın" yazan elaman daha komikti çünkü.

Oğlum ben zenciyim.

"Hayırdır Osman Hamdi Bey, terbiye mi edeceksin? Mızmızlanacaksan dokunma, ben kendim taşırım."

Biri kraliçe mi dedi? Tahminlerim doğruysa şu an reddedilmenin kırıklığını yaşıyor olmalıydı ama Gökçe yine Gökçe'ydi maşallah.

Ozan sesli bir nefes verip dördüncü valizi almak için bagaja döndüğünde biz Doğa ve Barış'la tenis maçı izler gibi bu ikiliyi takip ediyorduk.

Dizileri olsa tüm sezonlarını tek gecede izlerdim gibi.

Gökçe ortada duran valizleri kulplarından tutup yanına çekmiş, ayağını ritmik bir şekilde yere vururken ifadesiz bakışlarını Ozan'ın üzerine çevirmişti.

Nihayet sonuncu çanta da indirilmiş, bagaj kapanmıştı ama Ozan'ın kaşları git gide çatılıyor gibiydi.

Valizi yere bırakmadan evvel eliyle bir kez daha tartmış, ardından kirpiklerinin altından attığı bakışlarını hedefine yollamıştı.

"Ne var bunun içinde? Doğru dürüst doldurmamışsın bile."

Sırf sana işkence etmek için boş valiz bile koymuş olabilirdi, inanırdım.

SAHTE DOKUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin