Bölüm adı: "İdam"
"B-Bu..." Boynumdan göğsüme doğru sıcak bir sıvının aktığını hiss edebiliyordum. Öleceğimi düşündüğüm için heyecandan tireyen elimi yandığını hissettiğim yere götürüp yavaşça oraya dokundum, elime yeniden baktığımda kan olduğundan bir daha emin olmuştum. Bakışlarımı elimdeki kandan çekip elimden geldiği kadar sakin görünmeğe çalışarak Maximo'ya baktım. "Beni öldürecek misiniz?"
Kılıç daha fazla boynumla temas etmesin diye birkaç adım geriledim, o sırada Maximo kılıcı yanına indirip korkunç şekilde gülüyordu. Ne zaman benim ölümüm söz konusu olsa gözlerinin daha da parladığını hissediyordum, bu ondan daha çok korkmama ve nefret etmeme neden oluyordu. "Aptal birisi olsaydım, belki. Ama leydim, sizi burada öldürmek beni zor duruma sokar." Benim aksime rahat tavırla sandalyeye oturdu ve gözlerime bakmadan, önündeki fincanla ilgilenerek devam etti. "O yüzden benimle karşılaşmaktan çekinin, bunu yapacağınızı umduğum için sizi bu seferlik affediyorum, Leydi Valeria. Bu olayın da aramızda kalacağı konusunda size güveniyorum." Sonra sinir bozucu tavırla mendilini çıkarıp masanın üzerine fırlattı. "Kanıyor."
Sinir, korku, heyecan ve nefreti bir anda hissetmek çok garip bir duyguydu... Daha fazla iğrenç bu duyguları tatmak istemediğim için mendili aldım ve yaramın üstüne bastırdım. Sonra koşarak odama yol almıştım, kesinlikle Nancy'ye yakalanmamam gerekti. Odamın kapısının önünde karşılaşmayı beklemediğimi birisi-Katty durmuş, dehşetle boynuma bakıyordu. "Bu nasıl oldu, Leydi Valeria?" diyerek hemen yanıma yaklaştı ve etrafa göz attı. "Nasıl olduğu önemli değil, iyileştirmek için odana geçmemiz gerek." Kafamla onaylayarak onunla birlikte odama geçtim, neyse ki Sarah burada değildi. Beni görse kesin hekim çağırır, on saat kafamı ütülerdi.
"Şimdi yapacağım şeyin aramızda kalmasını rica ediyorum, leydim." Elini yaramın olduğu kısma bastırdı ve gözlerini kapattı. İlk başta elini bastırdığı için canım az da olsa yanmıştı ama saniyeler geçtikce acı azalıyordu. Ne yapmaya çalıştığını ancak o zaman anlayabilmiştim. "Sende de şifa gücü var..." diye fısıldadım ellerini boynumdan çekip gözlerini açtığında. Gülümsedi ve kana bulaşan ellerine baktı. "Bence ikimizin de yıkanması gerek..."
Burukça gülümsedim. "Teşekkür ederim..."Beni daha fazla sorgulamadığın ve üstelik iyileştirdiğin için. "Önemli değil. Ben hızmetlilerimden banyoyu hazırlamalarını isteyeceğim ve bu konuda kimseyle konuşmayacaklarından emin olacağım. Şimdi çalışanlar muhtemelen öğle yemeğini hazırladıkları için rahat olabilirsiniz." O da tıpkı Nancy'ye benziyordu. Temiz kalbi, tatlılığı ve şifa gücüyle... Kevin onu sevseydi hiç de fena olmayacak gibiydi, ama kaderi buydu ikisinin de. Yazar tarafından yöneltilen acımasız kader...
Bir daha teşekkür ettikten sonra hızmetliler gelmiş, banyoyu hazırlamıştılar. Bana kalsa kendim yapardım da, benim geldiğim dünyadaki gibi kolay değildi suyu ayarlamak. Sonra hızmetlilerden birinin yardımıyla elbisemi soyunmuş, güzelce temizlenmiştim. Banyodan çıkıp beni bekleyen hızmetlilere işimi kendim halledeceğimi söyleyip benim için getirdikleri havluyla saçlarımı kurulamıştım. Üstüme şimdilik geceliklerimden birini giyinmiş, makyaj masamın önünde oturmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
leydi yaşamak istiyor
Historical Fiction"Alın kellesini!" O an son defa yaşamak için bir şeyler yapmaya çalıştım ama ne gücümün, ne de sebebimin olduğunu farkedince kafamı eğip çaresizce bekledim. Ölmek istemiyordum, kesinlikle ölmek istemiyordum...Kendimi bu konuda teselli etmeye çalışsa...