4.6

3.2K 366 158
                                    

Bölüm adı: "Sadece yarını bekle"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm adı: "Sadece yarını bekle"

Bol yorum falan da istemiyom, bu bölüm hiçbir şey istemiyorum. Sadece medyadaki güzel şarkıyı dinleyin isterseniz. İyi okumalar...

"Max sen bir de uyuyor musun? Nasıl uyuyabilirsin Tanrı aşkına ya?" Gözlerimi açıp yataktan kalkar kalmaz yatağın yanındaki koltukta kollarını kavuşturup arkasına yaslanarak gözlerini kapatan Maximo'yu çığlığımla uyandırmam bir olmuştu. Yüzünde neye uğradığını şaşıran ifadeyle bana bakıp bir şey demeden susmaya devam edince yine ağlayasım gelmiş ve oturduğum yere sinerek ellerimle yüzümü kapatmıştım. "Bir rüya olamaz, değil mi? Yeniden baktığımda orada oturuyor olacaksın, birden kaybolmayacaksın."  

Ellerimi yavaşça aşağı indirip çekinerek hala koltukta sakince oturan Max'e baktım. Öyle kaygısız, rahat görünüyordu ki bunca yıl yaşadıklarım aklımda dönüp dolaşıp beni az kalsın deli ediyordu. Nasıl hala sakince oturabiliyordu? Ben onu karşımda dikilirken görüp aptal gibi bayılmıştım bir de! "Neden mektup göndermedin?" Yorganı hınçla üstümden itip ayağa kalktım ve neden kalktığımı sorgulayıp sinirle dudaklarımı kemirirken geri oturdum. Ne yapacaktım, üstüne atlayıp saçını mı yolacaktım? "En azından sessizce orda oturup beni delirtme de açıkla her şeyi!" Yine bağırmaya başladığımda odanın kapısından gelen sesle dönüp o yöne bakmıştım. "Anneciğim..."

"Eren?" Peşinden Lisa'nın da içeri girmesiyle sabır diler gibi derin bir nefes aldım. "Neden bu saatte uyanıksınız?" İkisi de bir Max'e bir bana baktıktan sonra gelip eteklerime yapışmıştılar. "Anneciğim, prensini buldun mu yoksa?"  Lisa'nın uykulu olduğu için çatallı çıkan sesini duyunca bir şey demedim ve sadece onlara kötü görünmemek için gülümsemeye çalıştım. "Neden geldiniz, korktunuz mu yoksa?" Eren eteğimden yapışırken sinirli bakışları Maximo'nun üzerindeydi. "Bu prensi sevmedim ben, yenisini bul anne! Bununla evleneceğine babamla evlensen bundan daha iyi." Senin 40 yaşındaki babanla mı?  "Saygılı ol Eren." diyerek onu uyardım.

Dönüp Max'e baktığımda Eren'e öyle nefret dolu bakıyordu ki bir an o bakışlardan ben ürkmüştüm. Bir çocuğa karşı olmaması gerektiği kadar öfkeyle ve korkunç bakıyordu. Şu an hiç yeri değildi, onları bir bahane bulup hemen göndermem gerekti. "Anne..." Lisa yavaşça mırıldandı. "Ben bu prensten korkuyorum!" Hayır Lisa, ağlama, ağlama! "Tamam, o zaman şöyle yapalım. Siz gidip yan odada Sarah ablanızı bulun,  ben de konuşmamız bitince yanınıza gelirim." Lisa kafasıyla onaylayıp dudaklarını büzdüğünde Eren hala garip garip Max'e bakıyordu. "Yabancı bir adamın annemin odasında olması hiç hoş değil! Muhafızları çağıracağım!" Kolundan tutup kapıya doğru çekiştirdim. "Eren, lütfen..." Nihayet, onların Sarah'ın yanına gittiğinden emin olunca odaya geri dönüp kapıyı sıkıca kapattım ve kapıya yaslandım.

"Babaları nerede?" Bir saattir susup susup sorduğu tek şey bu olamazdı ya! "Bir ailen var ve bana hala neden mektup yazmadığımı soruyorsun. Çocukların bile var, ne bekliyordun?" Demek senin sorunun buydu... Dedikodular yüzünden bir şeyleri yanlış anlayıp doğrusunu sormaya gerek bile duymamıştı, en azından sormak için bir mektup yazabilirdi! "Max, onlar  yedi yaşında." dedim, sinirlenmeme engel olamadan. Hala bir şey değişmemişti, yüzündeki ifade hala aynıydı. "Max, sen hiç hesap yapamaz mısın? 5 yıl önce doğurmam gerekti benim kendi çocuklarım olması için! Evli değilim, babaları yok ve inan bunları sorglayıp beni delirtmenin hiç sırası değil. Burada birini sorgulaması gereken kişi varsa o da benim!" Bir yandan konuşurken bir yandan yatağıma doğru adımlıyordum, varınca yatağa otudum ve karşımda oturan kişiden açıklama beklemeye devam ettim. "Nasıl hayatta olduğunla başla..." Kollarımda can veren adam nasıl şu an karşımda kanlı canlı durabiliyordu mesela, onu anlat bana.

leydi yaşamak istiyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin