Bölüm adı: "Sevişme sözü"
Bence bu bölümün adını aklınızda tutun.
O günden sonra son bir haftamız yeni çadırların kurulmasına yardım edip, durmadan çalışmakla geçmiş ve kalkanı güçlendirmek için yeni şeyler yapmıştık. Mesela, artık kalkanı 25 kişi yerine 35 kişi oluşturuyor, eğer yine kötü bir olay meydana gelir ve kalkan bir işe yaramazsa oluşturan kişilerin sayı daha da artacaktı. Sadece büyücüler ve şövalyeler değil, şifacılar da çalışıp kendilerini geliştiremeye çalışıyordular. Daha güçlü olabilmeleri için her gün saraydaki gibi ders almaya başlamıştılar. Her şey normal, eski haline geri dönmüştü yani.
Ve son 7 günde Maximo ile hiç karşılaşmamıştık... Ne ben onun yanına gitmiştim, ne de o benim yanıma gelmişti. Bu sürede bazı şeyleri düşünmüş ve o gün kendimi kaybedip nasıl bir hata yaptığımın farkına varmıştım. Max ve ben bir birine derin bir aşk besleyen insanlar değildik, sadece garip bir atışma yaşamıştık ve benim de kendimi kaybetmem sonucunda bu atışma daha da garip bir hal almıştı. O gün durmasak bir birini kendini tatmin etmek için kullanan sahte nişanlılardan başka bir şey olmayacaktık. Zararın neresinden dönsen kardır diye düşünüp kendimi teselli ediyor olsam da Max ile karşılaştığımda nasıl davranacağımı bilmiyordum.
Nasıl davranacağımı bilmem için Maximo'nun bu konuda neler düşündüğünü bilmeliydim her şeyden önce. O da benim gibi o gün yaşanan saçma şeyin hata olduğunu mu düşünüyordu? Belki de bu kadar düşünmeyip akışına bırakmalıydım sadece, Max bunları düşünmüyordur bile! Ya düşünüyorsa? Tamam, abartmayacağım ve en azından bu defa olgun davranmaya çalışacağım. Öpüşmedik, ileri gitmedik, ben her ne kadar kendimi kaptırıp devam etmek istesem de Max'in kendini kontrol edebilmesi sayesinde abartmamıştık. Yani sorun yok, normal davranabilirim ama yine de utanç verici!
"Valeria, neredesin Tanrı aşkına?" Nancy'nin sesini duyunca hemen yataktan kalkıp çadırdan çıkmış, beni dışarıda bekleyen Nancy'le karşılaşmıştım. "Bir sorun mu var?" Endişeyle etrafa bakınıyordu, bir sorun olduğu o kadar belliydi ki! Nihayet, benim çıkmamla etrafa bakınmayı kesmiş birkaç adım atıp yanıma yaklaşmıştı. "Maximo geldi, görmek istersin diye düşündüm." Bu cümleden sonra ben de aynı onun gibi etrafa bakınıp sonra söylediği şeyin saçmalığıyla kaşlarımı çatmıştım. "Neden onu görmek isteyeyim ki?" Şu an o kadar yorgundum ki onunla karşılaşıp gerilmek, istediğim en son şey bile olamazdı. Ama esas sorun benim Maximo'yu görmek istememem değil de, Nini'nin bu telaşlı halleriydi. Belki de Max ile karşılaşmak istemediği için beni yem olarak kullanıyordu. Sinsi Nancy! Bir şekilde o geceden sonra Max'den çekinmesini anlıyordum. Yaptığı şey, yani Max'i görmezden gelip Ronald'ı iyileştirmesi ne kadar normal olsa da bunun farkına varıp hata olduğunu düşünerek utanıyordu ve aklınca arkadaşından kaçıyordu. Hem de beni kullanarak!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
leydi yaşamak istiyor
Historical Fiction"Alın kellesini!" O an son defa yaşamak için bir şeyler yapmaya çalıştım ama ne gücümün, ne de sebebimin olduğunu farkedince kafamı eğip çaresizce bekledim. Ölmek istemiyordum, kesinlikle ölmek istemiyordum...Kendimi bu konuda teselli etmeye çalışsa...