Bölüm adı: "İkinci eş adayı"
Sarah'ın ortadan kaybolduğundan beri kaç gün geçtiğini, günlerin nasıl geçtiğini bilmiyordum. Tüm gün onu, şu an ne yaptığını düşünüyor, aklımda garip teoriler üretiyordum. Asıl merak ettiğim şeyse onun nasıl olduğuydu. Neden bana bir şey anlatmak yerine kaçmayı düşünmüştü? Kötü birisi değildi, öyle olsa bile onu asla bırakmazdım, çünkü onun geçmişini bilmesem de onu yıllardır tanıyordum. Onunla paylaştığım, onunla yaşadığım çok şeyim vardı. Onu cidden bir abla gibi seviyordum...
"Hanımım, Dük Alex eş adayınızla buluşmanız için ayrılan odaya gitmenizi emretti. Hazırsanız lütfen çıkalım." Muhtemelen babamın uşağı olan çocuğa ilgisiz bir bakış attıp ayaklandım. "Geliyorum." Abartılı ve üstelik bir de pembe olan elbisemin eteklerini yukarı çekiştirerek uşağı takip etmeye başladım. Kocaman koridorda aklımda yüzlerle düşünceyle bir şey demeden adamı takip ediyordum ki aklıma garip ve bir o kadar da korkunç bir ihtimal geldi. Ya Robert1le karşılaştıysa ve başına bir şey geldiyse? Tamam, Sarah bir şey yapmazsa Robert ona saldıracak biri değil, ama ya Sarah istemeden yalnış bir şey yaparsa? Kendi kendime sorduğum cevapsız sorulara o kadar dalmıştım ki, buluşma odasına girdiğimizde kafamı eğmiş sadece halıdaki desenlere odaklanmıştım, önümdeki klişe görünümlü adamı farketmemiştim bile.
"Leydi Valeria, bana zaman ayırdığınız için teşekkür ederim." Önümde duran muhtemelen ellili yaşlarında olan adama mecburen tiksinerek elimi uzattım. Kaba elleriyle elimi kavrayıp sulu dudaklarıyla yalıyormuşçasına öptüğünde midem kalktığından az önce düşündüğüm tüm fikirleri bir anlık unutmuştum. Neredeyse her gün bunu yaşasam da bir türlü alışamıyordum.
Bu bilmem kaçıncı vakaydı... Dün gelen aday da aynı yaşlarda, tombul, bıyıklı ve saçlarının çoğu dökülen bir adamdı, ondan önceki, hatta ondan da önceki adam da. Tesadüfe bak, şu an önümde pişkin pişkin gülüp bakışlarıyla beni taciz eden adamın bile aynı!
"Teşekkür etmenize gerek yok, Sör." Ne de olsa seninle evlenmeyi kabul etmeyeceğim. Benim için hemen gidip sandalyeyi çekince fazla ayakta beklemeyip oturdum, zaten elbise öyle bir ağırdı ki doğru düzgün yürüyemiyordum bile... Kendisi de masanın diğer ucunda, benim karşımdaki sandalyeye oturdu.
"Ben bir kahve alayım." Hızmetlilerden birine kibarca söyledim, onun da bir içki içmesini bekliyordum ama bir şey istemediğini söyleyip bana odaklandı. Ben de zaten karşımdaki adamın sorularını cevaplayıp buradan gitmeyi planlıyordum. Tanışmalar genelde böyle olurdu, karşılıklı sorular sorar, en sonda aldığımız cevaplara göre bir karar verirdik. Yani günlerdir deneyimlediğim ama alışamadığım tecrübeye göre öyle oluyormuş...
"Buyrun, leydim. İlk sizin sorularınızı dinleyerek incelik yapmak istiyorum." İncelik yaparken bunun incelik olduğunu belirtirsen aksine kabalık olur seni bıyık adam! İnceliğini sevmiş gibi görünmeye çalışıp zar zor gülümsedim. "Hayır, sör. Lütfen kendiniz tanıtarak ilk siz başlayın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
leydi yaşamak istiyor
Historical Fiction"Alın kellesini!" O an son defa yaşamak için bir şeyler yapmaya çalıştım ama ne gücümün, ne de sebebimin olduğunu farkedince kafamı eğip çaresizce bekledim. Ölmek istemiyordum, kesinlikle ölmek istemiyordum...Kendimi bu konuda teselli etmeye çalışsa...