Bölüm: "Kütüphane"
Medyadaki şarkıda tek bir kelime geçmesine rağmen bu kadar güzel ve anlamlı olması...
Hala Dük Alex'den Sarah konusunda bir mektup almamıştım, hem de bunun hakkında kendisine defalarca mektup yazmama rağmen. Günlerim öylece geçip gidiyor, sarayda Maximo ile karşılaşmamaya çalışarak kendi kendime, bazen de çalışanlarla takılıyordum. Çalışanlarla takılmanın eğlenceli yanı okuduğumuz romanları tartışıp birlikte çay içmek, onlarla yemek hazırlamak, tanıdığımız leydiler ve lordlar hakkında konuşmak ve bazen Maximo hakkında yeni şeyler öğrenmekti.
Mesela, isyana hazırlanan babasının gizli bilgilerini Kral Richard'a bizzat kendisi iletip kendisinden başka tüm ailesinin idam edilmesine sebep olduğunu böylece öğrenmiş olmuştum. Bununla Kral Richard'a olan sadakatini ispatladığı için kendi canı bağışlanmış, hatta ödüllendirilmişti bile. Hem de asla kullanmayacağı bir malikaneyle...
Hava son bir haftada sıcaklaşmış olduğundan hem sıcaktan, hem de sıkıntıdan bunalmıştım. Aklımda kendimce hayaller kuruyor, öyle hayatıma heyecan katıyordum. Düşündüm de acaba Nancy, Katty ve Kevin şu an ne yapıyorlardı... Sanırım bir ara Nancy'ye mektup yazmalı son olanları söylemeliydim.Muhtemelen dedikodular sayesinde burada olduğumu ve guya 'nişanlanmak' için geldiğimi duymuş, merak etmiştir o da.
Acaba şu an Sarah ne yapıyordur...Umarım aile düşmanı Robert'le karşılanmamışlardır ve başına bir şey gelmemiştir. "Of, çok sıkıldım."
"Neden Dük'ün kütüphanesini ziyaret etmiyorsunuz, leydim? Belki de Dük gizli bir romantik roman hayranıdır ve kolleksiyonu vardır?" Söylediği şeye gülüp çayımdan son yudumumu aldım. Bana bunu söyleyen kız mutfakta bana yaptığı ilk pastayı yediren kızdı, ismi İbee'ydi. Yaşı küçük olmasına rağmen tatlıların büyük kısmını o yapıyor, mutfaktaki temizliği o hallediyordu. Bazen yorulup bir köşede uyuyakaldığından ona acıyordum, o yüzden işlerinde yardım etmeyi seviyordum. Diğer çalışanlar ve hatta bahçıvan da benimle iyi geçiniyor, bazen şakalar yapıyordular. Sadece odaya kilitlediğim ve ancak üç gün sonra çıkmasına izin verdiğim kız hariç. Diz çöktürüp özür diletmem bana olan nefretini daha da artırmıştı, ama kimin umrunda. Bana hiçbir şey yapamazdı.
Bazen hatta erkek çalışanlarla ve muhafızlarla da şakasına flörtleşiyor, saçma sapan şakalar yapıyordum. Hiçbirisi benim ahlaksız olduğumu, ya da kendilerini baştan çıkarıp sonra öldüreceğimi falan düşünmüyordular. Nedenini bilmiyordum, ama buraya gelirken düşündüğümün aksine çok güzel bir ortam vardı ve annem gibi delirmiş bir kadınla, iğrenç abilerimle uğraşmam gerekmiyordu. Bu kadar mutlu olmam kötü bir şey olacağına işaret olabilir miydi acaba?
İbee'nin tavsiyesine uyarak mutfaktaki herkese sıkı çalıştıkları için teşekkür ettim ve kütüphanenin yerini öğrenip mutfaktan çıktım. Dük'e haber vermek konusundan emin değildim, ani kararla karşılaşmamayı tercih ederek üçüncü kata çıkıp kütüphaneyi buldum ve kapısı saray kapısını andıran yüksek kapısının önünde bir süre durup baktım. "Neden bu kadar yüksek acaba..." Sıkıntıdan hatta böyle şeyleri de düşünüyor olmam deliceydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
leydi yaşamak istiyor
Historical Fiction"Alın kellesini!" O an son defa yaşamak için bir şeyler yapmaya çalıştım ama ne gücümün, ne de sebebimin olduğunu farkedince kafamı eğip çaresizce bekledim. Ölmek istemiyordum, kesinlikle ölmek istemiyordum...Kendimi bu konuda teselli etmeye çalışsa...