Bölüm adı: "Bebeğim"
Medya ve fotonun bölümle alakası yoktur. Hoş oldukları için koydum. Dedem geldi bilgisayarı alsa bir süre ortalıktan kaybolacağım sanırım.Her ihtimale karşı atıyom bölümü, düzenlemedim yine :(
"Ha-ha, senden kaçtığını ve Adin Düklüğü'ne geri döndüğünü mü söylüyorsun yani?" Maximo dün geceden sonra ortadan kaybolmuştu, biraz araştırınca da Adin Düklüğü'ne gittiğini öğrenmiş ve bunu Sarah'a söylemiştim. Sarah da öğrendiği saniyeden beri benimle dalga geçip duruyordu, güya geldiği gün nişanlımı korkutup kaçırmışım. Kendisi sanki dün onu öpmek isteyen Robert'a heyecan yapıp tokat atan insan değil, ama doğruya doğru bunu duyduğumda çok gülmüştüm. Robert muhtemelen şoka girmiştir o an. "İnsan bir sarılır, teselli eder ama benim nişanlım gah soğuk, gah sıcak davranıp sonra da kaçıp gidiyor. Aptal herif, seni rahat bırakacağımı mı düşündün?" Bavulumu toplayan hızmetlilere bakıp sinsice sırıttım.
"Anne, biz gelmesek olmaz mı?" Lisa muhtemelen Maximo'dan korktuğu için soruyordu bunu. Cevap vermek için dudaklarımı araladığım sırada Eren'in Lisa'yı dürtmesine şahit olup gülümsedim, Eren kesinlikle beni Max ile yalnız bırakmamak taraftarıydı. "Tatiliniz başladı, biraz saraydan ayrılmanız ve farklı yerler görmeniz gerek, değil mi güzelim?" Bir şey demeyip kafasını eğdi ve saç tutamlarıyla oynamaya başladı. "Hem babanızla da konuşup izin aldım." Çocukları her seferinde babalarının yanına götürmeme izin verilmese de kendim bir yolunu bulup çocuklarla ilgili konularda onun da fikrini soruyordum, sonuçta ne de olsa onların gerçek babaları David'dı. Kapıdan birinin girmesiyle gelen Nancy'ye bakıp gülümsedim. "Sonunda Ronald'dan ayrıla bilmişsin bakıyorum."
O da gülümseyip koltuktaki yerini aldı ve başını omzuma yasladı. "Yolculuk nereye?" Nedenini anlayamasam da yorgun ve bitkin görünüyordu, bir kolumu ona sarıp sırtını sıvazladım. "Adin Düklüğü'ne, sabahın köründe bana yakalanmadan kaçmayı başaran nişanlımı yakalamaya." Nancy yavaşça kafasını kaldırıp hevele konuşmaya başladı. "Ben de geri döneceğim bu gün, birlikte mi dönsek? Hem ben de Max'i görmüş olurum, dün fırsat bulamadım." Kafamla onayladım. "Tabii ki, gelebilirsin." Az önceki yorgun kişi sanki kendisi değilmiş gibi hevesle kalktı ve kapıya doğru koşmaya başladı. "Ben hemen bavulumu hazırlatacağım!"
"Ben de mi gelsem ya?" Omuz silkip arkama yaslandım. "Senin öğrencileri var ama..." Kendisini göremesem de ofladığını duyabiliyordum. "Ama ben siz olmadan sıkılırım burda, çok geç mi döneceksiniz?" Ne zaman döneceğimi ben bile bilmiyordum. Ne zaman Maximo'yla konuşup anlaşsam, sorularımın hepsinin cevabını alsam o zaman dönerdim herhalde. Ya da çocukların dersleri erken başlarsa daha erken de dönebilirdim, hem Max'e hem de derslere bağlı. "Bilmiyorum ki, mektup yazarız bir birimize." Kafasını olumlu anlamda sallayıp sonunda saçıyla uğraşmayı bıraktı ve aynadan kendine baktı. "Sen neden o mekana gitmeyi bıraktın? Günlerdir hiç uğramadın." Bu hiç beklemediğim bir soruydu... Kendine Tanrı diye herifin, ya da her neyse onun yüzündendi sanırım. İlk başta mühürü o yaptı sanmıştım ama meğerse mühürü Maximo yapmış, Anthonio gibi görünmek için büyü yaparak o gece mekana gelmiş olmalıydı. Hatta Derby Kontluğu'ndayken Nancy ile birlikte alışverişe çıktığımızda da karşılaştığım kişi Maximo'ydu yanılmıyorsam, bahçede Anthonio ile konuşan kişi de aynı şekilde...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
leydi yaşamak istiyor
Historical Fiction"Alın kellesini!" O an son defa yaşamak için bir şeyler yapmaya çalıştım ama ne gücümün, ne de sebebimin olduğunu farkedince kafamı eğip çaresizce bekledim. Ölmek istemiyordum, kesinlikle ölmek istemiyordum...Kendimi bu konuda teselli etmeye çalışsa...