1.7

5.1K 562 120
                                    

Bölüm adı: "Sohbet"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm adı: "Sohbet"

"Üzgünüm ama hastalığın neden ya da hangi hastalıktan kaynaklandığını bilmiyorum, Dük'üm. Hasta son zamanlarda muzdarip olduğu hastalıktan dolayı çok kan kaybetti ve kan azlığı hastalığı var. Yazacağım ilaçları günde iki kez, sabah ve akşam yemeklerinden sonra düzenli olarak alması gerek. Ceviz ve fındık, bir de et yemesini öneririm." Gözlerimi açamasam da kalın sesli bir adamın Maximo ile konuştuğunu duyabiliyordum. Hastalığımın nedenini anlamaması olağan bir şeydi, çünkü bir çok mangada benim gibi ana karakterlerin yerine geçenler bu durumu yaşamaktaydı.  Sonuçta sahip olduğum beden benim değildi, o yüzden böyle bir şeyin olmasını bekliyordum.

"Hasta uyanık olduğunda onu bir daha muayene etmenizi rica ediyorum, Sör Harry. Belki kendisinin bu konuda bir bilgisi vardır." Sanki dün benim ölmemi umursamayan insan o değilmiş gibi şimdi hastalığımla ilgileniyordu, ne kadar da saçma. Eminim bunun da arkasında kendi çıkarları yatıyordu. "Nasıl isterseniz, Dük'üm. Bu gün uyansa da yataktan hiç çıkmamalı, şimdiki durumuna bakılırsa yarına kadar tamamen ayılacaktır. Yarın yine kontrole gelirim."

Konuşmaları bittiğinde ilk başta ikisinin de odadan çıktığını sanmıştım, birazdan bana yaklaşan adım seslerini duyup muhtemelen Dük'ün hala odamda olduğunu düşündüm. Umarım ayakta durup beni dikizlemiyordur, odadaki sessizlik yeterince rahatsız ediciydi zaten. "Valeria Ernest... Çok değişmişsiniz." Bunu ne anlamda söylediğini anlamamıştım. Onunla sadece birkaç kez karşılaştık, o zamanda ne değişmiş olabilir ki? Dış görünüşümden de bahsettiğini sanmıyordum.

"Sanırım uyanıksınız, leydim." Daha fazla numara yapmanın beni zor duruma sokacağını bildiğim için yavaşça gözlerimi aralayıp Dük'e baktım. "Ne kadar da kararsız bir kişiliğiniz var, Dük. Dün gece ölmemi umursamıyordunuz, ama şimdi benim için hekim mi çağırdınız?"

"Demek doktor burada olduğundan beri uyanıksınız... Ölmeniz umrumda değil, sadece ölürseniz kendi adıma leke getirirdi. Ayrıca siz dün gece hastalanmadınız, üstünden günler geçti." Bacak bacak üstüne atarak yatağımın yanındaki büyük ihtimal hekimin beni muayene ederken oturduğu sandalyeye oturdu ve kollarını kavuşturdu. Kurumuş dudaklarımı dilimle ıslattım ve kısılan sesimle aklıma gelen ilk soruyu sordum. "Neden bu kadar kabasınız, Dük Maximo? Bir insanın ölmesini umursamamak çok vefasızca, sizin hiç vicdanınız yok mu?"

Böyle bir soru soracağımı beklemiyor gibiydi. Ayrıca ifadesinden belli olduğu gibi bu soru onu düşündürmüş, belki biraz da rahatsız etmişti. Sessiz geçen birkaç dakikanın ardından yüz ifadesi eski haline döndü ve rahatça arkasına yaslandı. "Öleceğinini umursadığınız kişiler, değer verdiğiniz kişiler olmalı. Değil mi, leydim?"

Benim kendisinin gözünde değersiz olduğumu söylemeye çalışıyordu, sanki bilmiyormuşum gibi. Cevabına ve yüzündeki bilmiş ifadeye istemsizce güldüm. "Ailenizin bile ölümüne sebep olan sizin değer verdiğiniz birisi var mı ki?" Bu sorunun onu kızdıracağını düşünmüştüm ama farklı bir tepki vermeden aslında sadece iğnelemek için sorup cevap beklemediğim sorumu cevapladı. "Nancy'yi çok severim mesela."

leydi yaşamak istiyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin