Sevmişke bu fotoğrafı.
Bölüm adı: "Kral ölüyor!"
Ben bol yorum istiyorummmmmm...
"Afiyet olsun, Majesteleri. İzninizle." Reverans yaptıktan sonra Kral Richard'ın garip bakışları eşliğinde kapıya doğru adımlamaya başladım. Evet, o yemeğe Terris'in bana verdiği zehirden koymuştum. Her şey tamamdı, Maximo iyi olacaktı ama yine de içim hiç rahat değildi. Ya Kral birden ölürse? Ah, zaten ölürse hastalıktan olduğunu zannedeceklerdi, değil mi?
"Leydi Valeria, neden bu kadar gerginsin?" Kral'ın sesini duymamla kalp atışlarım hızlanmıştı. Gergin olduğumu belli etmemek için gülümsemeye çalışarak arkama döndüm. "Biliyorsunuz Kral'ım..." Yutkundum ve Kral'ın sert çehresine cesaretsizce bakmaya devam ettim. Şu an odada yalnızdık ve odaya sessizlik çökmüştü, bu beni daha fazla geriyordu.
"Evet, yoğun bir programın vardı." Kaşığı asil bir şekilde yemeğe daldırıp bir kaşık aldı ve gitmemi söylüyormuşçasına çatık kaşlarla bana baktı. "Çıkabilirsin." Yeniden reverans yapıp aceleyle odadan çıktım. Çıktığım gibi hava almak için bahçeye koşmuş, bahçedeki kameriyelerden birine gidip oturmuştum. Derin nefesler alıp verirken dudaklarımı büzdüm ve uzaktan bana yaklaşan Terris'e tiksinircesine baktım. Muhtemelen benim Kral'ın odasından ayrılmamı beklemiş, ben farketmeden bahçeye kadar beni takip etmişti. Şu an ağlayasım vardı, bir de Terris'le uğraşmak zor olacaktı bu kafayla.
Onu görmemiş gibi yapıp kafamı masaya koydum ve gözlerimi kapattım. Bu yer ve olduğum pozisyon bana Maximo'nun burada olduğu zamanları hatırlatıyordu. Onu düşünmekten rahatsız oluyordum, üstelik şu an onun sahte nişanlısı olsam bile ihanet ediyormuşum gibi hissediyordum. Üstünden fazla zaman geçmesine rağmen bir mektup yazmamıştı, fakat bu aralar onun için hiç endişelenmiyordum. Endişelenecek zamanım bile yoktu.
Yanıma Terris'in oturduğunu hissedince derin bir nefes aldım ve hala onu farketmemişim gibi yapmaya devam ettim, belki yorgun olduğumu ve uyuya kaldığımı düşünüp giderdi diye... Fakat hiç de umduğum gibi olmamıştı, gitmek yerine ellerini yavaş dokunuşlarla saçlarımda gezdirmeye başlamıştı. "Bu günkü işini de tamamladın... Anlaşmamıza bu kadar sadık olman hoşuma gidiyor. " Uyuma numarası yapmaya devam ettim. "Sen de hoşuma gidiyorsun." Bunu duyunca kaşlarımı çattım, artık bana takıntılı olduğundan tamamen emindim. Buna hoşlanmak diyordu kendisi ama elde edemediği için bana takıntılı olduğunu anlamaya kafası yetmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
leydi yaşamak istiyor
Historical Fiction"Alın kellesini!" O an son defa yaşamak için bir şeyler yapmaya çalıştım ama ne gücümün, ne de sebebimin olduğunu farkedince kafamı eğip çaresizce bekledim. Ölmek istemiyordum, kesinlikle ölmek istemiyordum...Kendimi bu konuda teselli etmeye çalışsa...