Bölüm adı: "Bakalım abartıldığın kadar var mısın..."
Kiss yok bebittolarım, sevdiğim için koydum ve bölümü de düzenlemeden atıyom bolca gülün. Lütfen görmezden gelin :( Güya gelişmek için yazıyom kanmasmdlkamdladmla
"Robert'dan mektup alıyor musun? Ya da hiç görüştünüz mü?" Çayımdan bir yudum alıp uzun zaman sonra ilk defa normal elbise giyinen Sarah'a baktım. Önümde oturup şekerlerden atıştırıyor ve yorgun yorgun etrafa bakınıyordu. "Yarın saraya gelecekler Kral'la buluşmak için, ondan önce buluşmamız yasaklı. Mektup da almadım, sadece bu şehirde olduğunu biliyorum. Endişelenmemem için bu bilgi yeter bana." Kafamı anladığımı belli edecek şekilde aşağı yukarı salladım ve çayımı bitirip fincanı masaya bıraktım. "Onu sevdiğini biliyor mu?" İkisinin ilişkisi beni endişelendiriyordu aileleri yüzünden.
"Bilmem, biliyordur muhtemelen." İç çekti ve arkasına yaslanıp gevşedi. "Keşke onu sevmeseydim, geri döndüğü zaman aileler konusunun açılacağını ve tadımızı kaçıracağını biliyorum. Muhtemelen evlilik de teklif eder, işte o zaman ne yapacağımı bilmiyorum." Evlilik kelimesi beni bir yandan heyecanlandırıyorken bir yandan da üzmüş, kalbimde bir boşluk hissetmeme neden olmuştu. Sarah ve Nancy evlendiğinde eskisi kadar yakın olacak mıydık? Ya da hiç bir araya gelecek miydik yeniden? "Hava kararmaya başladı, dönsek mi?" diye sorduğunda, "Sen git, ben de gelirim" diyerek onu göndermiştim. Sonra gözlerimi kapatıp rüzgarın çıkardığı sesleri dinlemeye başlamıştım. İlk bahar en sevdiğim mevsim olabilirdi... Rüzgarın çiçeklerden çalıp bana getirdiği güzel kokuyu içime çektim ve gözlerimi açıp gökyüzüne baktım. "Yine mi yağmur?" Yarın şövalyeler Kral'la görüşecek, yıllardır bir birini görmeyen insanlar kavuşacaktı. Öyleyse neden yağmur? Bir Tanrı varsa eğer bunları bilerek mi yapıyordu?
"Kim var orada?" Bir hışırtı duymamın ardından karartının saklandığını farkedince hemen ayağa kalkmıştım. "Lanet olsun!" Eğer cidden mektubun sahibiyse beni öldürmek için geldi demektir. Parmağımı şıklatıp odama gidince derin bir nefes aldım ve koltuğa oturup kaşlarım çatık bir şekilde düşünmeye başladım. Neden, neden, neden? Bunca yıl sonra neden? O an gördüğüm şeyle adeta şok olmuştum, az önce masanın üstünde bir şey yokken şimdi bir kağıt duruyordu orada. Yutkunarak hızla kağıda uzandım ve açıp içinde yazan şeyi okumaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
leydi yaşamak istiyor
Historical Fiction"Alın kellesini!" O an son defa yaşamak için bir şeyler yapmaya çalıştım ama ne gücümün, ne de sebebimin olduğunu farkedince kafamı eğip çaresizce bekledim. Ölmek istemiyordum, kesinlikle ölmek istemiyordum...Kendimi bu konuda teselli etmeye çalışsa...