Bölüm adı: "Robert Roth"
"Sarah, artık halk arasındayız. Bana leydi demen gerekmez, sadece Valeria desen yeterli." İkimiz de pazardaki kalabalığın arasına karışmış yavaşça etrafı izleyerek yürüyorduk. Evden herkes uyuduktan sonra kimseye haber vermeden böyle geç bir saatte çıkmamız elbette itibarımız için iyi değildi, ama tanınmadığımız süreçte sorun yoktu. Amacımız sadece altınlarımın bir azını bozdurmak, ihtiyat para toplamaktı. Geçtiğimiz günlerde düşündüm de, eğer aniden kaçmam gerekirse bunları bozdurmak için zamanım olmayabilirdi, o yüzden annem farketmeden göze çarpmayan aksesuarları şimdiden satıp kaçışımı garantilemem lazımdı.
Sokaktaki kalabalığın çoğunluğu orta yaşlı ve ihtiyar adamlar, bir kısmı muhtemelen açlık yüzünden kendi bedenlerini kullanmak zorunda kalan kadınlar, çok küçük bir kısmı içmek için bir araya gelen genç erkeklerdi. Muhtemelen bizi gören herhangi biri hakkımızda kötü şeyler düşünüp bizi yargılayabilirdi. Zor durumda kalmamız söz konusu olursa Ernest Düklüğü'ne özel broşu çıkarıp göstermem yeterli olacaktı, o yüzden fazla endişeye gerek yoktu.
Birkaç gün önce Sarah'dan bu işi bizim için yapabilecek ve gizli tutacak bir kuyumcu bulmasını rica etmiştim, o da halkla kaynayıp karışan biri olduğundan çok kolayca bizim için böyle bir kuyumcu bulmuştu. Yolu Sarah bildiğinden ben sadece onu takip ediyordum fakat gitgide sessizleşen bu karanlık yol beni ürkütmeye başlamıştı. "Sarah, yalnış yere gelmediğimizden emin misin?"
Sarah bir saniye bile duraksamadan, sanki bekliyormuşçasına sakin ses tonuyla sorumu yanıtladı. "Yolun tarifini yakın olduğum ve şehri iyi tanıyan insanlardan aldım, hepsi aynı şeyi söylediyse demek ki doğru yoldayız."
"Tamam, sana güveniyorum." Sadece ayak seslerimizin yankılandığı bu dar sokağın sonunda bizi bekleyen ışık vardı, büyük ihtimal aradığımız kuyumcu o yerdeydi ama içimde bir huzursuzluk da yok değildi. Çünkü oraya yaklaştıkça mırıltılar artıyor, konuşan bir grubun sesi açıkça duyuluyordu. Oradakilerin de bizim gibiler olduğunu düşünerek kendimi teselli etsem de tam sokağın sonuna varıp köşeyi döneceğimiz sırada ikimiz de aniden durduk.
"Adam öldü mü?" dedi, sesi hiç de endişeli olmayan bir ses. Sarah önde olduğundan geriye çekildiğinde ayakkabılarının tabanı yere sertçe çarpıp fazla ses çıkarmıştı. Bir olaylar olduğunu anladığımız için geri dönüp hemen kaçmaya çalıştık, ya da sadece ben kaçmaya çalıştım. Çünkü sıska ama sıskalığına kıyasla güçlü olan uzun boylu bir adam Sarah'ı kolundan tutup kalabalığın ortasına çekmişti. "Sarah!" dedim, endişeyle olduğu yere doğru adımlayıp.
"Valeria, git." Saçmalıyordu, benim için zaten bir kez ölmüştü, bir daha kendini tehlikeye atmasına izin veremezdim. Kafamla istediği şeye itiraz edip kendimi kalabalığın ortasına attım. "Bırakın onu, yoksa..." Daha doğru düzgün cümle bile kurmama fırsat vermeden aralarından birisi alaycı şekilde konuşarak ağır kolunu omzuma attı. "Vay, beyler! Şu şıllığa bakın! Bizi tehdit edecek!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
leydi yaşamak istiyor
Historical Fiction"Alın kellesini!" O an son defa yaşamak için bir şeyler yapmaya çalıştım ama ne gücümün, ne de sebebimin olduğunu farkedince kafamı eğip çaresizce bekledim. Ölmek istemiyordum, kesinlikle ölmek istemiyordum...Kendimi bu konuda teselli etmeye çalışsa...