Polis memurlarının eşliğinde yolda giderken dikiz aynasında arkaya baktım. Demir aracıyla bizi takip ediyordu. Yorgun gözlerimi dinlendirmek için bir süreliğine kapattım. Elsa'nın son bakışı aklımdan çıkmıyordu. En çok üzüldüğüm nokta ise kadınlar için unutulmaz anılara sahip olunan hamilelik döneminde onu mutlu edemeyişimdi. Geçmişe baktığında gözleri dolsun istemezken ona benimle tanıştığından beri kötü anılar bırakmıştım. İmtihanımız çetin oluyordu. Şimdiki durumum hakkında ise polislere soru sorma gereğinde bile bulunmadım. Bu iş olsa olsa Kağan'ın işidir. Muhtemelen onun hakkında savcılığa sunacağımız dosyalar konusunda geri adım atmamız için yapmayacağı şerefsizlik kalmayacaktı. Nihayet karakola gelmiştik. Yol olduğundan çok daha uzun gelmişti. Karakol kapısından girdiğim anda Kağan'ın avukatını görmek beni şaşırtmamıştı. Yüzüme bir gülümseme yerleştirdim ve memurların yönlendirmesine uydum. Demir ise hemen peşimden gelmişti.
"Semih Bey, bu ne hoş bir karşılaşma! Bizi onure ediyorsunuz." Demir, Semih'in kulağına yaklaşarak tekrar konuştu.
"Birilerinin zinciri uzun kaçmış. İlk fırsatta sağa sola saldırmaya başlamış. Belediyeye haber verelim bazı köpekleri aşısız sokaklara salmasınlar." Semih sinirinden kızardı.
"Lütfen hukuk dilinde konuşalım. Kullandığınız diğer dili anlamıyorum. Kültür seviyeme uymuyor." Demir sinirden brikaç saniye gözlerini kapattı.
"Kültürsüz herif. Bir seviyen olsa anlardın zaten. Seviyesiz!" Sinirlenince kayınçomun ağzı iyi laf yapıyormuş ama yeri değildi. Demir boğazını temizleyerek evrak çantasından bir şeyler çıkardı. Bu süre zarfında herhangi bir sorun çıkarmadığım için bende yanlarında oturdum. Benim bu halim Semih'in sinirini bozmuş olsa gerek ki bakışlarındaki memnuniyetsizliği gizlemiyordu. Demir saatler süren uğraş neticesinde serbest kalmamı sağlamıştı. Ellerinde herhangi bir bulgu olmadan yalnızca şikayet üzerine evimden alıkonulmuştum. Tüm amaç söz gecesini sabote etmekti. Kağan'ın bu kadar basit oynayacağını düşünmemiştim. Olan uykuma olmuştu.
"Semih, eski dostuma sevgi dolu selamlarımı ilet. Onu mutlaka ziyaret edeceğim." Demir saatine bakıp biraz sinirlendi. Semih o sıra karakoldan ayrılıyordu.
"Semih, bey! Uykunu iyi al. Yarın savcılıkta görüşürüz." Demir, Kağan ve ailesinin şirketine ait kara para aklamakla alakalı bazı delilleri elinde tutuyordu. Daha önce haklarında açılıp sonuçlanmamış ve üstü örtülmüş davalar içinde elinde delil bulunduruyordu. Hepsi Leyla sayesinde eline geçmişti. Demek kullanmanın zamanı gelmişti.
Demir'in arabasına binip eve doğru yol aldık.
"Demir sende bugün farklı bir durum vardı sanki. Adama ince ince laf sokmalar falan neydi öyle? Hayır bir şikayetim yok ama alışık olduğum Demir bu değil o yüzden söyledim." Demir gülerek bu sorumu yanıtsız bırakmayı tercih etti. Sessizliğine cevaben bende yolu seyrederek olanları muhasebe ettim.
"Benim bu Semih ile geçmişte çok çekişmem oldu. Bizim hesap geçmişte de kabarıktı. Böyle olaylar olmasa avukatlık gibi sıkıcı bir mesleği sürdürmek zor. Arada karakterime aykırı davranabiliyorum. O yüzden çok takılma derim ama kimselere de bahsetme bu durumdan. Sonra dillere düşmek istemem."
"Ne olmuştu? Neyi konuşmayacağım? Tam anlayamadım." Demir yine güldü.
"Eyvallah."
Demir ile birlikte eve girdiğimizde kızlar haricinde kimseyi göremedik. Mislina ve Amira salonda oturmuş bir şeyler konuşuyorlardı. Ben salona girince Mislina koşarak boynuma sarıldı. Benim gözlerim ise bir başkasını arıyordu.
"Çok korktum. Çok şükür geldiniz." Uykusuzluktan gözleri kızarmıştı.
"Yorgunsunuz. Keşke uyusaydınız." Kaşlarını çatarak bu düşünceme onay vermediğini belli etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akasya Çiçeği
Espiritual-16 Temmuz 2015- *** Sevmek diyorum, sevmek kötüyü iyi bilmek. Olmayan umut tarlasına mutluluk tohumları ekmek. Sonra da o tarlanın vereceği sevgi tomurcuklarını beklemek. Hiç bitmeyecek olan tomurcuklar... Ben de o tarlaya tohumlarımı ekmiş hiç ol...