27. Bölüm

596 52 16
                                    

Uzay Aren Arslan

Gereksiz uzun süren toplantılar beni her zaman germiştir. Kravatımı hafif gevşetip konuya odaklanmaya çalıştım ama olmuyordu. Her konuşan birbirini tekrar etmek dışında farklı bir şey söylemiyordu. Söyledikleri ise zaten benim bildiğim şeylerdi.
Aklım karımda kalmıştı. Şu sıra tavırları biraz fazla asabi. Onu tek başına bırakmak hiç içime sinmiyordu. Gün boyu işte olduğumu düşünürsek kızlardan birinin bizim evimizde kalmasını isteyebilirdim. Acaba Elsa'ya sorsam ne düşünür? Düşüncelerim arasında daldan dala atlarken birisi kalemle beni dürttü.

"Efendim?" Efsun Hanım boğazını temizleyerek konuştu. Gülümsemesini saklamaya çalışıyordu.

"Aren Bey toplantı sonu için söyleyeceğiniz bir şey var mı diye soruyorlar."

"Her şey çok güzel. Daha önce söylediğim eksikleri tamamlamışsınız. Bir problem var gibi görünmüyor. Elinize sağlık. Toplantı sona ermiştir." Toplantı salonundan ayrılarak kendimi koridora attım. Son durum nedir öğrenmek için Demir'i aradım. Uzun süre çaldıktan sonra nihayet açmıştı.

"Selamün aleyküm Demir. Kağan hakkında son durum nedir? Kayda değer bir şey bulabildiniz mi?" Demir sıkıntılı bir nefes verdi.

"Aleykümselam. İyi yaptın bende zaten seni arayacaktım. Şu Danger hakkında bana biraz bilgi verebilir misin? Onunla alakalı tuhaf şeyler buldum. Elimde binanın planı var ama biraz tuhaf geldi bana. Usulsüz gizli yapılanmalar mevcut gibi." Bir ailede her işe koşturmanın sonucu bu olsa gerek. Adam avukat ama bir mimar kadar da bizim işle alakadar oluyor.

"Projeyi gönderirsen incelerim. Ateş nasıl? En son Elsa ile ufak bir tartışma yaşamışlardı."

"Bilmiyorum. O konu hakkında konuşmadık. Akşam bize gelin orda görüşelim bunları. Annemler Elsa'yı bir gün görmeseler duramıyorlar." Elimi enseme atıp biraz düşündüm. Aslında mantıklı olabilirdi. Elsa biraz hava almış olurdu.

"Geliriz. O zaman görüşmek üzere."

"Allah'a emanet ol."

"Eyvallah kardeşim. Sende Allah'a emanet ol." Telefonu kapatıp odama gittim ve belgeleri toparladım. Akşam ezanının okunmasıyla birlikte namazımı kılıp şirketten öyle ayrıldım. Yoldan giderken karımı mutlu etmek adına onun seveceği tarzda tatlılar aldım. Annem çay koyarsa yanında iyi gider. Eve yaklaştıkça önünde bir hareketlenme sezdim. Anormal bir durum mu vardı? Gaza basıp biraz daha hızlandım ve kapının önünde ani bir şekilde aracı durdurdum. Kapıda gördüğüm ilk güvenliği kolundan tutup kendime çevirdim.

"Neler oluyor? Ne bu hengame?" Adam başını öne eğdi ve kaldıramadı.

"Neler oluyor dedim!" Bahçedeki adamlara dönüp yorumu yineledim.

"Aren Bey eşinizi saatlerdir bulamıyoruz. Toplantıdasınız diye size haber vermek istemedik. Ateş Bey yolda. Kendisine haber verildi." Konuşan adamı yakasından tutup bahçe duvarına yapıştırdım.

"Ne demek eşiniz yok? Elsa nerde? Bir ordu adam nasıl olurda böyle bir şeye müsade edersiniz?"

"Aren Be-"

"Kes!" Hızla kapısı açık olan eve girip bütün odaları aramaya başladım. Yok ya karım bir yere gitmiş olamaz. Kesinlikle buralardadır. Uyumuş kalmıştır o. Yapmadığı şey değil sonuçta.

"Mehlika Hanım!" Seslenmeme rağmen evde diğer görevliler dışında kimse yoktu.

"Efendim Mehlika Hanım ve Elsa Hanım aynı saatler içinde ortalıktan kayboldular." Aklıma gelen düşünceyle delirecek gibi oldum. Umarım karıma bir şey yapmaz. Buna sebep olanlar eğer onun kılına dokunsunlar bu cihanı onlara ve onlara ait her mahlukata dar ederim.

Akasya ÇiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin