Demir Maren
Masamda oturmuş önümdeki her bir dosyaya bakarak bir anlam çıkarmaya çalışıyordum. Birbirinden farklı onlarca hikayeyi içeriyordu, gerçek ve yaşanmakta olan birbirinden farklı onlarca hikaye... Bunlar yalnızca benim elimdekiler ve bildiklerim. Peki ya bilmediğim milyarlarca insanın hayatı?
Çalan kapıyla birlikte düşüncelerim bir toz bulutu misali dağıldı kafamdan.
"Gel." Ateş hayattan bezmiş ve sinirli bir şekilde odama girdi ve kendini masamın karşısında duran tekli koltuğa attı.
"Demir, bizimkiler neler çeviriyor bilmiyorum ama bu iş benim canımı sıkmaya başladı. Kafalarında ne tilkiler dolanıyor bir bilsem." Koltuğuma yaslanıp derin bir nefes aldım.
"Senden pek bir farkım olduğu söylenemez. Dedemin amacını çözmek zor."
"Mislina hakkında düşüncelerin sabit mi? Saklamaya devam edecek misin ona olan duygularını?" Çıkmaz sokaktaydım. Ne geriye dönebiliyor ne de ileriye gidebiliyordum. Yüreğimde bir ateş kendi kendime yanıyordum.
"Ne yapmamı bekliyorsun ki Ateş? Üniversiteden beri sevdiğim kız damat beyimizin kız kardeşi. Şuan gidip niyetimi ona söylesem tamamen yanlış anlaşılacağım. Üniversitedeyken harama girmemek için gidip niyetimi ona açık açık söyleyememiştim. Çünkü biliyordum ki okulumu bitirmeden evlenmeyecektim ve o da aynı şekilde. Sonra tekrar apar topar yurt dışına gitmem ve ondan haber alamamam. Şimdi de kanlı canlı karşımda ama bana bir o kadar da uzak." İçimdeki sevgi beni mecnun edecek kadar fazlaydı. Bunu ona söylersem bitmesinden korkuyordum hem.
"Mislina da belki sana karşı bir şeyler hissediyordur. Şuan gidip ben sana sevdalandım helalim ol desen önünüzde herhangi bir engel yok. Tek sorun senin şu katır inadın. Gidip konuşacak güce sahip olsan her şey hallolacak. Hem kardeşimizi kime veriyoruz bilmiş oluruz. Aren hakkında pek iyi şeyler duyduğum söylenemez. Ailenin içinde sen de olursan içim daha da rahat eder." Masamdan bir kalem alıp Ateş'e attım.
"Beni bırak da sen araştırmaya devam et. Damat bey hakkında duyduklarım benim de kulaklarımı tırmalamıyor değil. Hesaba çekilecek çok yanı var. Her şeyi bir de ondan duymak istiyorum." Gülümseyerek attığım kalemi havada yakalayıp ceketinin cebine koydu.
"Her zamanki gibi duygularımızdan kaçıyoruz. Şaşırdım mı? Tabi ki hayır!" Mislina benim gönlüme koyduğum tek kadındı. Üniversitenin onca pisliğine rağmen masum kalan küçük bir kız çocuğuydu. Ben her ne kadar ondan kaçmaya çalışsam da yollarımız her defasında kesişmişti. Tevafuk olsa gerek.
"Bakıyorum da beyimiz dalmış yine geçmişin kuyularına. Bu hallerin beni korkutuyor kardeşim. İçindeki sevdayla birlikte kül olmandan korkuyorum" Tebessüm edip ayağa kalktım ve pencerenin önüne geçtim. Bizim de nasibimizdeki buymuş demek. Katlanmak düşer elbet. İçimde taşıyıp herkesten sakındığım sevdamın kirlenmesinden korkuyordum. Hep içimde kalsın gerekirse ama kirlenmesin. Ben böyle mutluydum çünkü.Gözümden akan bir damla yaşı sildim hemen. Canım ne kadar yanarsa yansın dışarıya taşmamalıydı bu. Ateş dışında da kimse bilmemeliydi. O da sabır taşım olsa gerekti.
"Gidelim mi artık eve? Akşam yemeği saati yaklaştı." Ateş kafasıyla beni onaylayınca telefonumu ve anahtarımı alarak odadan çıktık. Kapıyı kilitleyerek şirketten de ayrıldık ve otoparktaki arabamıza binip eve doğru yola koyulduk. Beni bekleyen sürprizden habersiz dalgın bir şekilde yolu seyrediyordum.
"Ateş şu ev işini konuşalım bugün. Kızlara hastaneye yakın güvenlikli bir site ayarlamaya çalışacağım. Amira ile daha fazla aynı evde kalamayız. Uygun olmaz bu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akasya Çiçeği
Spiritüel-16 Temmuz 2015- *** Sevmek diyorum, sevmek kötüyü iyi bilmek. Olmayan umut tarlasına mutluluk tohumları ekmek. Sonra da o tarlanın vereceği sevgi tomurcuklarını beklemek. Hiç bitmeyecek olan tomurcuklar... Ben de o tarlaya tohumlarımı ekmiş hiç ol...