Tuğsem Elsa Maren
Arenler'in evine geldiğimizden beri ortamdaki gergin hava dağılmamıştı. Mislina'nın odasında oturmuş onların konuşmalarını bitirmelerini bekliyorduk.
"Kuzum, istersen aşağıya inebiliriz. Sıkılmış gibi duruyorsun. Burada kendini yabancı gibi hissetme lütfen. Biliyorsun artık senin de evin." Derin bir nefesi ciğerlerime doldurup ağır ağır verdim. Sanki boğazıma bir fil oturmuş tüm nefesimi o çekiyor ben nefes alamıyor gibiydim.
"Mislina, ben çok kötüyüm. Sanki ciğerlerim sökülüyor gibi. Oysa bir sebep de yok ama gerildim işte." Mislina gülümseyerek oturduğu yerden kalktı ve yanıma gelip beni de kaldırdı.
"Hadi biraz yaramazlık yapalım." Elimi tutmuş çekiştire çekiştire beni peşinden sürüklüyordu. Aren'in odasına gittiğimizi anlayınca onu durdurmaya çalıştım.
"Mislina olmaz. Hadi gel salona inelim. Lütfen." Abimlerin beni Aren'in odasında görmeleri hiç iyi olmazdı. Zaten yeterince pot kırmıştım onların yanında.
"Ya Elsa! Sadece birazcık kurcalayacağız. Kırma beni lütfen. Bak bütün suçu üstleneceğim ben." Ne kadar itiraz etsem de beni dinlememişti. Aren'in odasına girip kapıyı arkamızdan kapattı.
"Şimdi sana neler neler dökeceğim varya.. Abimin bütün kirli çamaşırlarını göreceksin. Hemen albümü arıyorum ben." Bir an kirli çamaşırlarını göreceksin dediğinde gerçek anlamama kaç puan veriyoruz. Galiba Amira ile kala kala iyice Türkçe'yi unuttum ben.
"Amira'ya haber vermeyi unuttum ben. Merak etmiştir. Koridorda onunla görüşüp gelsem olur mu?" Kafasıyla onaylayıp etrafa bakınmaya devam etti. Bense odadan çıkıp Amira'nın numarasını rehberde ararken birisi o esnada bana seslendi.
"Sizin Aren Bey'in odasında ne işiniz var? Ne arıyordunuz orada?" Duyduğum sözlerle ve hitap şekliyle donup kalmıştım.
"Pardon?" Anlamaz bir şekilde kıza bakıyordum. Gelip birden kolumu tutmasıyla iyice afallamıştım. Rabbim sen bana sabır ver.
"Söyle dedim sana! Ne arıyordun odada?"
"Çek elini kolumdan." Bunu söylememle daha çok sıktı. Aynanın kestiği yer zonklamaya başlamıştı.
"Sana söylüyorum kızım. Eğer kolumu bırakmazsan sonuçları kötü olacak."
"Melisa canım. Hem ne yapabilirsin? Aren Bey odasının karıştırılmasından nefret eder. Bil bakalım kim odasını karıştırırken yakalandı."
"Demek daha önce böyle bir şeye kalkıştın ki Aren'in bu konuda hassas olduğunu tecrübe etmişsin. Ne mutlu sana. Şimdi bırak kolumu." Sırıtarak inatla benimle münakaşaya giriyordu. Ona istediğini vermeyecektim. Ne tarz düşünceleri var bilmiyorum ama bu kızdan hiç hoşlanmamıştım.
"Senin bu evde hükmün geçmez Elsa." Kızın üzerini bir süzdükten sonra bunun bileğimin kesildiği gün Aren'in odasından çıkan kız olduğunu hatırladım. Zannımca kendini fazla önemsemişti.
"Eteğinin boyu bi uzamış sanki. Hatırlıyorum da o gün daha kısaydı. Var sen düşün bu evde ne kadar hükmüm geçip geçmediğini." Kıpkırmızı olmuştu. Mislina'nın odadan seslenmesi onu daha da kızartmıştı.
"Ayağını denk al Melisa. Sakın ola ki işin dışınca başka düşüncelere kapılarak buraya gelme. Bu sefer senin deyiminle hükmümün ne kadar geçip ne kadar geçmediğini sana göstermek zorunda kalacağım." Kolumu elinden kurtarıp Mislina'nın yanına gittim. Amira ile konuşamadığım için de mesaj atarak durumu anlattım. Bir de akşam eve gidince onunla konuşacaktım tüm bu yaşanılanları.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akasya Çiçeği
Espiritual-16 Temmuz 2015- *** Sevmek diyorum, sevmek kötüyü iyi bilmek. Olmayan umut tarlasına mutluluk tohumları ekmek. Sonra da o tarlanın vereceği sevgi tomurcuklarını beklemek. Hiç bitmeyecek olan tomurcuklar... Ben de o tarlaya tohumlarımı ekmiş hiç ol...