Tuğsem Elsa Maren
Gözlerim durmadan saate kayıyordu. Doktor bileğimdeki kesiği bilerek yaptığımı, psikolojik sorunlarım olabileceğini düşünerek 3 gün boyunca beni hastanede tutmuştu. Ailemin ısrarları sayesinde de bugün bir kaç saat daha kalıp son kontrollerden sonra çıkabileceğimi söylemişti. Arkadaş ben zaten psikoloğum bu neyin tedbiri. Bunu söylediğimde de ağzımın payını vermişti doğrusu. Neymiş efendim terzi kendi söküğünü dikemezmiş. Zaten adımız da sakara çıktı milletin gözünde. Hele de Aren.. Deli ediyor beni!
Ufaktan ufağa kalkıp hazırlanmaya başladım. Üzerimi giyindikten sonra yatağın üzerinde oturup biraz telefonumla uğraştım. Bir kaç gündür bakamıyordum aramalara ve mesajlara. Hepsine dönmem imkansız olduğu için önemli olanlara baktım ve diğerlerini daha sonraya erteledim. Bir an önce buradan çıkmak istiyordum.
Telefon elimde birden titreyince aklım çıktı. Neden tireşim moduna aldıysam sanki? Demir abimin aradığını görünce hemen açtım. Yoğun olduğundan dolayı bugün yanıma gelememişti. Bir gün bile olsa onlardan ayrı kalmaya dayanamıyordum. Aileme çok düşkündüm. Kocaman kız oldum ama hala kendimi küçük bir kız çocuğu gibi hissediyordum."Selamun aleyküm Elsa nasılsın?"
"Aleyküm selam. Çok kötüyüm abi. Ne zaman gelip beni alıyorsun?"
"Kontrollerin bitti mi?"
"Doktoru bekliyorum."
"Dedem rahatsızmış biraz. Normalde hemen çıkacaktım ama kimse olmayınca toplantıya girmek zorundayım abiciğim. Malesef ben gelemiyorum. Onu söylemek için aramıştım."
"Peki, teşekkür ederim. Ben annemleri arar konuşurum. Hayırlı işer sana da." Daha fazla konuşursam ağlayabilirdim o yüzden telefonu kapatmıştım. Diğerlerini de aramaya gerek yoktu zaten. Müsait olsalar mutlaka gelirlerdi. Yine de gözlerimden akan yaşlara engel olamamıştım. Kendimi belki birazcık yalnız hissetmiş olabilirim. Elimin tersiyle gözümden akan yaşları silerken hala varlığına alışamadığım yüzüğümü gördüm. Galiba şuan çağırabileceğim tek kişi oydu. Rehberden numarasını bulup bir süre arayıp aramamakta tereddüt ettim. Bir kere aklıma gelmiş geri dönen korkaktır deyip bir cesaret bastım arama tuşuna. Bir iki kez çaldıktan sonra meşkule atmıştı.
Hiç beklemiyordum böyle bir şeyi. Gel bir de buna ağla Elsa! Sinirlerim bozulmuştu resmen. Her şeye ağlar olmuştum. Tabi 3 gündür intihara meyilli kişi muamelesi görüyordum bu hastane odasında. Bence gayet normaldi bu tepkilerim. Ben kendimi analize dalmışken odamın kapısı aniden açıldı."Hayır yani elli kere tıklattım da nasıl duymadın şu kapının sesini ayakteyken anlamıyorum Elsa. Sen beni dinliyor musun?"
Dinleyemiyordum. Çünkü duygularım birbirine girmiş ne tepki vereceğimi bile bilmiyordum. Sahi nasıl nefes alıyorduk? Aniden her şeyi unutmuştum. Elinde kocaman bir buketle odaya Aren'in girmesi beklediğim en son şeydi.
"Şey ben.." Gözlerimden yaşlar tekrar sicim gibi akmaya başlamıştı. Galiba tek şaşkın olan ben değildim ki Aren de bana bakıp olduğu yerde kalmıştı.
"Neden ağlıyorsun? Bir şey mi oldu yoksa? Elsa cevap versene!" Elindeki buketi yatağın ucuna bırakıp yanıma oturdu.
"İyi misin sen?" Kafamı olumlu yönde salladım.
"Peki neden ağlıyorsun?"
"Bilmiyorum." Şaşkınca önce suratıma baktı sonra bir elini enseme diğerini sırtıma koyup beni kendine çekti ve sıkıca sarıldı.
"Her ne olduysa bilmiyorum ama ben burdayım. Her üzüldüğünde her sevindiğine sığınabileceğin bir ben varım artık. Bunu aklından çıkarma olur mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akasya Çiçeği
Spiritual-16 Temmuz 2015- *** Sevmek diyorum, sevmek kötüyü iyi bilmek. Olmayan umut tarlasına mutluluk tohumları ekmek. Sonra da o tarlanın vereceği sevgi tomurcuklarını beklemek. Hiç bitmeyecek olan tomurcuklar... Ben de o tarlaya tohumlarımı ekmiş hiç ol...