Uzay Aren Arslan
Uyandığımda bir anlığına nerede olduğumu unutur gibi oldum. Kabusun etkisi olsa gerekti. Her tarafım uyuşmuş ve buz gibi olmuştu. Başımda duran hemşirenin sözleriyle kendime geldim.
"Kabus gördünüz her halde."
"Evet. Biraz öyle oldu gibi." Elimi saçlarıma atıp karıştırdım. Yine kabusun etkisiyle başımdan aşağı bir kova suyu yemişçesine terlemiştim.
"Dışarıdaki bekleyen bayan nişanlınız mı?" Evet, tam da bu sorunun zamanıydı. Ben de bilmiyordum ki adam akıllı neyim olduğunu. Daha adını bile yeni öğrendiğim kızın nişanlım olup olmadığını soruyordu hemşire. Ne deseydim şimdi?
"Neden sordunuz?" Soruya karşılık sorduğum soruyla birden afallamıştı hemşire. Olası ki böyle bir cevap beklemiyordu.
"Geceden beri odanızın önünde bekliyor. Siz kabus gördüğünüzde de başınızdaydı. Sonra kötü olup tekrar dışarı çıktı. Eğer isterseniz çağırayım diyecektim. Önemli biriyse." Ah Mislina ya sen neden bekledin ki bu kadar? Keşke eve gitseydi.
"Teşekkür ederim bilgilendirdiğiniz için, lütfen beklediğimi söyleyin." Kabus gördüğümde yanımdaymış. Ben ona kıyamazdım ki. Keşke görmeseydi beni o halde. Şimdi nasıl üzülmüştür.
"Peki kendisine haber vereyim ben." Hemşire odadan çıktıktan sonra yastığımı düzelterek hafifçe doğruldum ve oturur pozisyona geldim. Yat yat sıkılmıştım iyice. Zaten sevmiyordum hastaneleri. Odamın kapısı iki kez çalınınca Mislina'nın neden böyle bir şey yaptığına anlam veremedim. Hayır yani hastanedeyiz sonuçta ne kadar müsait olmayabilirim ki?
"Girebilirsin!" Kapıdan içeriye girenin Mislina olmasını beklerken Elsa'nın çıkması şaşırtmıştı beni. Ben şaşkınlıktan bir şey söyleyemeyince o da kapının önünde kalmıştı.
"Özür dilerim Mislina'yı bekliyordum. Şaşırdım biraz sen gelince. Girsene içeriye." Kapıyı aralık bırakarak odaya girdi ve pencerenin önündeki koltuğa oturdu. Ardından da aralık kapıdan Mislina girdi içeriye. Demek o yüzden kapatmamıştı kapıyı.
"Özür dilemesi gereken kişi benim galiba burada. Kızlara böyle bir şey yapmamalarını söyledim ama böyle olacağını bilsem kesinlikle engel olurdum onlara. Tekrar özür dilerim. Haberim yoktu durumdan" Mahçup bir şekilde karşımda kelimeleri nasıl seçeceğini bilmeyen küçük bir kız çocuğu vardı sanki. Parmaklarına bakarak onlarla oynamasıysa bunun canlı kanıtıydı. Mislina zaten hiç konuşmuyordu çünkü suçunu biliyor gibiydi.
"Önemli değil. Mislina'nın hatası. En başından böyle bir işe kalkışmamalıydı. Kendini suçlu hissetme." Çok fazla konuşmuştum ve boğazım acımıştı.Öksürmeye başladığımda masadaki suya uzanmaya çalıştığım ama o kalkarak suyu aldı ve bana getirdi. Ellerime dokunmamaya çalışarak dikkatli bir şekilde bardağı avuçlarıma bıraktı. Nasıl bir kızdı bu? Bu kadar kendisini koruyan, her hareketine dikkat eden. Eminim isteme işi olmasa odama girmeyi bırak 10 metre yakınımda bile duramazdı bu.
"Aslında geldiğin iyi oldu. Seninle konuşmak istiyordum bende. Normalde bunu daha önce yapmamız lazımdı fakat zaman mekan ve durumlar pek müsait olmadı bunun için. "
"Beklenmedik anda beklenmedik durumlarla karşılaştık ikimizde." Mislina öksürerek araya girdi.
"Özel konuşacaksanız ben çıkabilirim." Benim için iyi olurdu. En azından kendimi daha iyi ve net ifade edebilirdim. Her söylediğim kelimede bir uyarıcı olmazdı yanımda en azından ama Elsa bu durumdan çok hoşlanacak gibi durmuyordu.
"Senin için sorun olur mu çıkması?"
"Kalması daha doğru olur." Ne söylediğini bile zar zor duymuştum. Kim bilir Mislina çıksa nasıl konuşacaktı bu? Herhalde dudaklarını okumaya çalışırdım bu sefer.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akasya Çiçeği
Spiritual-16 Temmuz 2015- *** Sevmek diyorum, sevmek kötüyü iyi bilmek. Olmayan umut tarlasına mutluluk tohumları ekmek. Sonra da o tarlanın vereceği sevgi tomurcuklarını beklemek. Hiç bitmeyecek olan tomurcuklar... Ben de o tarlaya tohumlarımı ekmiş hiç ol...