46. Bölüm

73 7 0
                                    

Aslında bölüm ithafı yapmak istediğim arkadaşlar vardı fakat bilgisayardan yayınlamak için vaktim yoktu. Paylaşım yapmayalı uzun zaman olduğu için de artık yayınlama gereği duydum. Keyifli okumalar 🙏

Uzay Aren Arslan

Kalbim, öyle sızlıyor ki ruhum bedenimde can çekişiyor. Ölümün bu dünyadaki misafirliğin sonu olduğunu biliyorum ama istemsizce sevdiklerime bu durumu konduramıyorum. Bunun farkındayım ve ölüm ahirete giden yolun bir parçası. Bu farkındalığa sahip olsam da kalpteki boşluk bir şekilde can yakıyor. Değer verdiğin birini bu dünyada bir daha göremeyecek olmak...
Ölümün bir son olmadığını bilmek belki gönlümü ferahlatıyor ama insanoğluyuz. Hüzün kalbi sarsıyor.
Secdede kalbimdeki acıyı hafifletmesi için Rabbime yalvardım. Gözyaşım seccademi ıslatırken utanmadan, içime atmadan ağladım. Her ağlayışımda çevremde oluşan endişeli bakışlardan uzak Rabbime içimi döktüm. Kaderdi biliyorum elimden bir şey gelmezdi ama o saldırıdan kendimi sorumlu tutmaktan, vicdan yapmaktan geri kalamıyordum. Güçlükle secdeden kalkıp yerinden kaldırmadığım seccademi yine aynı yerde bıraktım. Çakıl'ın beni arayıp değişmek istediğini söylemesi ve o günkü kararlılığı, benim buna geç kalışım içimdeki en büyük pişmanlıktı.
Birini kaybetmek benim için alışıldık bir durum değildi. Ölümden uzak olduğumu düşünürdüm. Anne ve babamın öldüğünü zannederek hayat bana en büyük acıyı yaşattı bir daha yaşatmaz diye umuyordum. Telefonum çalmaya başladı. Başta açmak istemedim. Israrla aranmaya devam edince kim olduğuna baktım. Bu saatte Amira beni neden arasın? Önemli bir şey vardır diyerek açtım.

"Selam enişte."

"Aleykümselam Amira. Hayırdır inşallah bu saatte arayınca endişelendirdin beni."

"Sen ağladın mı? Sesin tuhaf geliyor." Masamdan bir mendil alarak gözyaşlarımı kuruladım.

"Konu neydi?"

"Ben, veda etmek istedim. Artık yeni bir yerde yaşamaya başladım."

"Nasıl yani? Neden bundan haberimiz olmadı?"

"Elsa'ya ben söyleyemedim. Yani o gidersem bile kısa süreli olacağını düşünüyordu." Koltuğa oturup şakaklarımı ovdum.

"Peki nereye? Yani nerede yaşıyorsun?"

"Bunu galiba söylemeyeceğim. Bir süre herkesten uzak olmak istiyorum. Zaten Türkiye'den ayrılmadan önce yalnızca Melih'le görüştüm. Elsa'ya kendim söyleyemedim. Öylece haber vermeden gidince de kendimi kötü hissettim. Uzun bir süre kalır mıyım bilmiyorum ama şuan uzaklaşmak istedim."

"Amira, bunu Elsa ile paylaşmama nedenin Çakıl mı? Onun ölümünden sorumlu olduğunu mu düşünüyorsun?"

"Asla. Sadece ben, doğru kelimeleri bulamıyorum. Elsa'yı görünce kardeşimi değil o günü görüyorum. Kendimi toparlayamıyorum. Orda kalmakla Melih'e de haksızlık ediyordum. Uzaklaşmak daha doğru geldi."

"Nasıl hissettiğini anlayabiliyorum fakat bu düşüncene katılmıyorum. Biz senin aileniz. Sen bizden birisin. Belki yarana iyi gelmiyor olabiliriz ama tamamen bağlarını koparmak bambaşka bir olay. Çakıl böyle olsun istemezdi. Ben bu söylediklerini Elsa'ya iletmeyeceğim. Eğer kararın kesinse arayıp kendin söyleyebilirsin."

"Enişte yapma. Beni en iyi sen anlarsın."

"Ben acılarımdan kaçmıyorum Amira."

"Özür dilerim." Telefondan aramanın bittiğine dair gelen sesten sonra masadaki tabletimi çantasına koyup telefonu da yanına sıkıştırdım. Sonra giyinme odasına gidip hafif serin olan havaya göre bir şeyler giyindim. Montumu da giyip merdivenleri indim.

Akasya ÇiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin