Muğla Milas Havalimanı çıkışında bizi bekleyen Hamza'yı görünce biraz sinirlendim.
"Hamza neden gelmiş?" Demir önce biraz düşündü sonra da omuz silkti.
"İşini garantiye almasa gelmezdi." Mavi, yeşil ve beyazın fazlaca canlı tonlarda oluşu başıma hafif bir ağrının vurmasına neden oldu. Yakamda takılı olan güneş gözlüğünü gözüme taktım. Şimdi daha net görüyordum.
"Hoşgeldiniz ağabey."
"Hoşbulduk Hamza." Hamza ve Demir sarıldıktan sonra Hamza bana da sarıldı.
"Ali de gelecekti ama son dakika karar değişikliği mi oldu?"
"Ateş kalmasını istedi. Onunla işi varmış." Valizleri bagaja yerleştirip yola koyulduk. Bir saat olmadan Bodrum'a gelmiştik.
"Ben sizi direkt buraya bekliyordum ama neden Milas'a indiniz?"
"Özel uçakla gelmedik." Ben sıcak ve bunaltıcı havaya dayanamayarak ceketimi çıkardım ama Demir çok rahatmış gibi asla çıkarmıyordu.
"Demir senin bu ceket sevdan meslekten mi kaynaklı?"
"Yo beni çok rahatsız etmiyor. Meslekle bir alakası yok." Üzerine giydiği takımı daima jilet gibi olurdu. Yani ona uzaktan bakacak olsam ya diplomat ya avukat derdim.
"Demir sen neden savcı falan olmadın?"
"İlgi alanım değil. Cinayetler, entrikalar falan pek benlik değil. Burda arada ağabeyimle çizim yapıyorum arada davalara bakıyorum."
"Sizde meslek dışı iş yapmak aileden geliyor galiba. Enerjinizin maşallahı var." Demir bu dediğime güldü.
"Doğru. Elsa da çizim yapmayı çok sever. Aile bu iş üzerine olunca ister istemez öğrendik."
"Evet onunla üzerine çalıştığımız bir proje vardı." Demir bu defa gözlerini devirdi.
"Hani şu yarım bıraktığınız proje. Onu en son Ateş Ağabey'im yetiştirmişti diye hatırlıyorum." Elimi saçıma atıp biraz karıştırdım. Haklılık payı vardı tabi. Yolun geri kalanında bu parlak şehri seyrettim. Yollar Ankara'nın aksine fazla dardı ve bu beni Bodrum'a her gelişimde çok rahatsız ediyordu. Tek şerit olması da ayrı sinir bozucuydu.
Araç siteye girince şükredip kemerimi çıkardım.
"Aren Bodrum seni pek açmadı sanki."
"Fazla nem ve sıcak var. Tercih ettiğim bir durum değil."
"Eh bozkır çocuğu olunca garipsedin tabi. Önceden çok geliyormuşsun. Mislina bahsetmişti."
"Yaani Ankara'ya nazaran eğlence kültürü daha çok gelişmiş bir yerdi. Tabi şimdi öyle düşünmüyorum." Demir dikkatli bir şekilde beni süzünce araç durur durmaz inip gökyüzünü inceledim. Hava çok güzeldi. Ilık meltem yüzüme vurunca derin bir nefes alıp ciğerlerimi bu temiz havayla doldurdum.
Demir'i beklemeden kapıya yürüdüm. Güvenlik bana selam verip yolu açtı. Zile basıp kapıyı birinin açmasını bekledim. Yeniden basınca kapının arkasında tıkırtı duydum. Kapı açılınca beni karşısında gören kardeşim boynuma atladı."Çok özledim seni. Neden habersiz geldin?" Mislina kocasını görene kadar kollarını benden ayırmadı.
"Şaka yapıyorsunuz. Demir!"
"Hıı ben de burda hologram olarak varım zaten. İçerisi müsait mi?" Mislina mutlulukla Demir'e bakarken kafasıyla onayladı.
"Adel dışarıda. Gitmeden önce biraz alışveriş yapmak istedi. Bu akşam Amerika'ya uçacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akasya Çiçeği
Spiritual-16 Temmuz 2015- *** Sevmek diyorum, sevmek kötüyü iyi bilmek. Olmayan umut tarlasına mutluluk tohumları ekmek. Sonra da o tarlanın vereceği sevgi tomurcuklarını beklemek. Hiç bitmeyecek olan tomurcuklar... Ben de o tarlaya tohumlarımı ekmiş hiç ol...