16. Bölüm

999 66 1
                                    

Ateş Maren

Geceden beri masa başında oturup kalmaktan her yerim iç içe geçmiş ve adım atacak mecalim kalmamıştı. İmsak vaktinin girmesiyle güç bela sandalyeden destek alarak kalktım ve abdest tazelemek için odamdaki lavoboya ilerledim. Hem biraz da olsa açılmış olurdum. Şirkette sabahlamayı sevmiyordum. Sabah namazlarını evde yahut camide kılmayı tercih ederdim. Evde küçük bir cemaat olup dedem izin verdiğince aileme imamlık edip namaz kıldırmak bana hep bir özgüven aşılamıştır. Biraz da gurur okşayıcı.

Yüzüme değen serin suyla birlikte bir kez daha şükrettim rabbime. Her uzvumuzu zerre ölçülerle yaratmıştı. Abdestimi almaya devam ederken kulaklarımın arkasını da hafifden mesh etmemle Elsa'nın bana okuldan öğrendiği her bilgiyi eve gelip heyecanla aktarması aklıma geldi. "Meğer kulaklarımızın arkasına suyu mesh etmemiz ileride tansiyon hastası olmamamız için faydalı bir işmiş. Bunu benim değilde müslüman olmayan hocamın bilmesi beni üzdü. Benim dinimi benden iyi biliyor adam. İslamiyete sempati de duyuyor ama alışkanlıktan diye geçmiyor. Rabbim hidayete erdirsin inşAllah. Rabbim ne güzel yaratmış değil mi ağabey?"

Kapımın tıklatılmasıyla düşüncelerimden sıyrılıp abdestimi hızla aldım ve kurulanırken kapıdaki kişiyi içeriye davet ettim.

"Gelebilirsiniz." Usulca açılan kapıyla birlikte sekreterim odaya girdi. Heybeti ile kaç yiğidi yere sererdi kim bilir. Hamza benden hallice iri bir cüsseye sahipdi. Gözleri ile düşmanına korku salacak cinsden bakışları vardı lakin nedendir bilmem benim karşımda kedi gibi oluyordu. Saygıdan ne yapacağını şaşırıyordu.

"Bir sorun mu var Hamza?" Hamza elini önce ensesine sonra da sakallarına götürdü ve konuya nasıl gireceğini bilemediğinden kıvranıp durdu.

"Ateş Bey.. Elsa Hanım hakkında kötü duyumlar aldım. Uzaktan izlemeleri için gönderdiğimiz bayan korumalar hiç iyi şeyler söylemediler." Konu Elsa olunca gerilmiştim. Son zamanlarda güvenliği tehlikedeydi. Aklım çıkıyordu ya ona bir şey olursa diye.

"Uzatmadan anlat Hamza. Neler oluyor? Dedikodu verir gibi konuşma bana!" Hamza parmaklarını çıtlatmaya başladı stresten.

"Hamza!"

"Elsa Hanım... Nasıl söyleyeceğimi inanın bilmiyorum. Kağan Bey'in barına girmiş. Bir hafta geçmiş olayın üzerinden ve korumalar bana yeni bildirdiler.Aren Bey bardan bilinci açık olmayacak bir şekilde çıkmış. Müdahale etmek üzereyken Aren Bey'in arkadaşları olaya dahil oldukları için geri durmuşlar." Sinirden elimi kolumu nereye koyacağımı bilmiyordum. Ne demek Elsa bir bara girdi? Ah şu korumalar!

"Git ve korumaları değiştir Hamza. Bir hafta sonra rapor sunmak da nedir? Bu olayı kimseden duymayacağım. Gerisini ben hallederim."

"Benden başka bir isteğiniz var mı efendim?"

"Bey, efendim deyip durma sinirlerim tepeme çıkıyor. Ağabey demen kâfidir."

"Peki Ateş Ağabey. Bir gelişme olursa haber ederim." Hamza'yı başımla onaylayıp önce sakinleşmek adına bir bardak su içtim ve sinirimin geçmesi için seccademi serip namazı kıldım. Bir süre olan biteni ölçüp biçmeye çalıştım ama sinirime yenik düşeceğim için daha mantıklı düşünen birinden yardım almaya karar verdim. Bu işi kardeşimin başına dedem sarmıştı. Onunla beraber temizleyecektik.
Ofisimden ayrılıp otoparka gittim. Eve gidip dedemle konuşmalıydım. Gerekirse bu evliliğe noktayı koymalıydık ama kardeşimi bu beladan kurtarmalıydım. Elsa yapmayacağı şeyleri yapmaya başlamıştı bile.
Son hızla eve geldim ve acelemden anahtarı kapının deliğine sokmayı başaramadım bile. Annem tıkırtıyı duyup kapıyı bana açmıştı bile.

"Selamun aleyküm annem."

"Aleyküm selam oğlum. Hayırla gel inşAllah. Ne bu acelen?"

"Dedem ve babam uyudu mu?"

Akasya ÇiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin