8. Bölüm

1.1K 91 10
                                    

Uzay Aren Arslan

Kurduğum alarmla birlikte gözümü açtığımda hava daha aydınlanmamıştı. Şirkete erkenden gidip işlerimi halletmem gerekiyordu. Bir kaç gündür yaptığım tembellikler sayesinde işlerimi iyice aksatmıştım. Hemen hazırlanmış çıkıyorken üzerimde bir eksiklik hissettim. Tabi yaa.. Dün gece uyumadan önce yüzüğümü çıkartıp komodinin üzerine koymuştum. Gülümseyerek gidip aldım ve parmağıma taktım. Artık evli bir adamdım ben.

Kısa bir yolculuğun ardından şirkete varabilmiştim. Saate baktığımda henüz çok erkendi. Birikmiş dosyaları hatırlayınca hiç de erken olmadığına kanaat getirdim. Telefonuma gelen bildirimle elim cebime gitti. Mesaj Elsa'dan gelmişti.

"Hayırlı sabahlar. Bugün hastanedeki görevime başlıyorum. Haber vermek istedim." Mesajı okuduğumda gülümsemiştim. Sorumluluk duygusu bir kişiye karşıyken şimdi iki kişiye karşıydı. Haber vermesi hoşuma gitmişti.

"Ne zaman geçiyorsun hastaneye?"

"Birazdan çıkıyoruz."

"Çalışma saatlerini gönder bana. Ona göre ben bırakıp almaya çalışacağım."

"Gerek yok. Abimlerle birlikte gidiyorum. Hem yakında arabamı da almış olacağım. Zahmet olmasın sana." Sinirlenmiştim. Resmen reddetmişti. Hem koca sözü dinlenmez miymiş?

"Mislinayı bırakıyorum zaten Elsa. Sorun çıkarmaya lüzum yok. Çalışma saatlerini at ona göre ben götürüp ben getireceğim. Tekrar söyletme bana bir şeyi tekrar etmekten nefret ederim."

"Sonra konuşalım." Gel de delirme. Sabah sabah çok güzel konuşuyordu. Cinlerim tepemde horon tepiyor resmen.

"Konuşalım bakalım. Neyi değiştirecekse sonra konuşmamız."

"Söylediğin şey mantık dışı. Her sabah evinden çıkıp beni almaya gelecek sonra hastaneye bırakıp şirkete geçeceksin ve bu akşamla birlikte her gün tekrar edecek. Kendine neden eziyet edesin?"

"Peki senin söylediğin gibi olsun. Nasıl olsa şurada bir iki ay sonra değişecek bu durum." Şuan Elsa'nın yüzünün ne hale geldiğini çok merak ediyorum. Mesaj gelmeyince tam da aklımdaki gibi olduğunu doğrulamış oldu. Telefonu bir kenara bırakarak işlere döndüm tekrar. Çizimleriyle tek tek ilgilenmem gereken onlarca proje vardı. Hepsini bir düzene koyarak devam etmeliydim. Öncelik durumlarına göre dosyaları incelerken odamın kapısı aniden açıldı.

"Ben geldim."

"Keşke kapıyı tıklatıpta gelseydin."

"Sen benim kalbime böyle izinsizce girdin diye ben sana bir şey söyledim mi?"

"Ceren uzatma lütfen. Boş konuşmaya geldiysen hiç vaktim yok ama yardım etmeye geldiysen otur işin bir ucundan da sen tut." Ceren bizim şirkette çalışıyordu. Genelde yetiştiremediğim projelerde sihirli değneğimdir o benim.

"Bu kadar tembellik yaparsan sonunda sıkışıp kalırsın böyle." Dosyaları öncelik sıralarına göre dizdikten sonra hepsiyle tek tek ilgilenmeye başladım.

"Dün gece beni çok büyük hayal kırıklığına uğrattın. Bu evlilikten de bir şekilde kurtulmanı beklerdim." Girmek istemediğim konulardı bunlar. Habire neden ısrarla açıyordu?

"Belki de kurtulmak istememişimdir." Beklenmedik cevapla afallamıştı. Bile isteye girmemiştim ben onun kalbine. O yanlış kişiyi içeri almıştı.

"Eski Aren olsa böyle yapmazdı. Üniversitedeyken böyle değildin sen. Bana, bize değer verirdin." Yaptığım hataları yüzüme vurunca neyi değiştirecekti?

Akasya ÇiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin