Zaman : İşte İkinci sezon sonrası ama İdris, Sena ve Akşın falan ölmedi. Bu kadar.
Günlerden gene o gündü. İdris kendini meyhaneye atmıştı sabahtan. Oğulları artık her işin başındaydı zaten. Ona yapılacak pek bir şey kalmıyordu pazara çıkmak dışında. Onda bile yardıma geliyorlardı.
İdris saat akşama gelirken kaçıncı şişesinde olduğunu bilmeden içmeye devam etti. İçindeki sıkıntı artık daha büyüktü. Yıllar geçtikçe alışırım sanmıştı ama Salih'in onun oğlu olduğunu öğrendikten sonra acısı ilk günkü gibi olmuştu. Ve katlanarak artmıştı. Neticede oğlu da kendisi gibi kardeş katili olmuştu.
İdris artık düzgün düşünemeyecek kadar içtiğinde kalktı. Telefonuna bakmamıştı. Oğullarının onu bin kere aradığına emindi. Emmi ve Sultan ona bugün karışmazlardı. Salarlardı onu. İdris yalpalamamaya çalışarak Çukur'un sokaklarında ilerledi evine. Beyni uyuşmuştu. Evine vardığında kapıdakiler ona eve kadar yardım etmek istese de İdris onları kovmuştu.
Kapıya varıp istediğinden daha sert bir şekilde vurdu. Kapı açılınca İdris gülümsedi. "Oooo, oğullarım benim. Aslan parçalarım." Salih ve Cumali tam çıkacaklarken karşılarında babalarını bulmalarıyla afalladılarsa da babalarının bu hali onları daha da şaşırtmıştı. İlk defa onu bu kadar sarhoş görüyorlardı. İdris kendini Salih'e bırakınca Salih hemen abisinin yardımıyla onu tuttu. "Tamam baba, hadi gel biz seni yatıralım."
Cumali ve Salih babalarının kollarına girip onu yukarı çıkartırken bakıştılar. Gülseler miydi yoksa endişelenseler miydi bilmiyorlardı. İdris'i odaya çıkarttıklarında İdris söylenmeye başlamıştı. "Aslanlarım benim, aslanlarım." İdris güldü. "Aslında var ya. Salih, senin adını Cumali koymam lazımdı. Amcana en çok sen benziyorsun." Cumali ve Salih, babalarının bir anda amcaları hakkında konuşmasıyla bakıştılar. Salih "He baba, keşke." dedi onun üstünü örterken. İdris gözlerini kapatıp "Gerçi bana da benziyorsun be Salih. İkimiz de kardeş katiliyiz." dedi. "Sen Kahraman abini, ben Cumali abimi."
***
Salih ve Cumali tüm gece uyuyamamışlardı. İkisi de Çukur'un bir çatısında oturup susmuşlardı. Babaları ne demek istemişti, ikisi de anlamıştı ama anlamak istemiyorlardı. Gün doğup insanlar sokaklara dökülmeye başlayınca Salih dayanamayıp "Dün gece neydi be abi?" dedi. Cumali ofladı. "Bilmiyorum ki amına koyayım, bilmiyorum." dedi. "Babam öyle amcamızdan pek bahsetmez. Ama bahsedince de ne bileyim küçük anılar falan. O da kırk yılda bir zaten."
Salih elindeki şişeyi bırakıp "Abi, onunla konuşmalı mıyız?" dedi. "Yani, amcamızı... soralım mı? Çünkü ben ne olup bittiğini öğrenmezsem delireceğim. Amcana benziyorsun, dedi. Sonra amcanın katiliyim demeye getirdi. Kafayı yemek üzereyim ben." Cumali başını salladı. "Aynen, hem madem amcamızla sorunu vardı; neden benim adımı Cumali koydu?" Salih başını sallayıp onu dürttü. "Kalk, kalk gidelim konuşalım."
Cumali ve Salih eve vardıklarında herkes kahvaltı masasındaydı. Saadet onlara bakıp "Neredesiniz siz ya? Gece bir çıktınız anca geliyorsunuz." dedi. Salih "Saadet bi dur şimdi yavrum." dedi ve babasına bakıp "Baba, biraz konuşabilir miyiz?" dedi. Cumali başını sallayıp "Evet baba? Lütfen?" dedi. "Kardeşlerle de." İdris başını salladı. "Olur, olur ama bir oturun, kahvaltı edin."
Salih ve Cumali yan yana oturup tabaklarını doldursalar da hiç iştahları yoktu. Meraktan delirmek üzerelerdi. Salih tabağındaki siyah zeytini çatalıyla oynatırken Cumali domatesini çeviriyordu. Sultan "Ama böyle olmaz, yiyin ikiniz de." dedi birden. Salih ve Cumali somurtup zorla birkaç lokma yedikten sonra İdris "Tamam, kalkın hadi. Anlaşıldı." dedi. "Selim, Yamaç. Sen de."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çukur One Shots
FanfictionNe yaptığımı sorgulamayın, Çukur Fandom'ın buna ihtiyacı var.