İdris kaynar suyu adamın yüzüne dökerken elinde sakladığı bıçağı da ikinci adama fırlatmıştı. Adamlarının bağırışına şaşıran ve ona silahını doğrultan ele başı ise ona silahını doğrultmuştu ki Salih'in onun kafasına indirdiği ıstaka ile düşmüş, düşerken silahını da ateşlemişti refleks olarak.
Baba oğul yerde haşat olmuş adamlara baktılar, sonra da birbirlerine. Salih, içeriye Muhittinler girerken babasını inceledi. "İyi misin?" dedi. İdris başını salladı. "Sen?" Salih omzunu silkecekken köprücük kemiğinin oraya giren acıyla kasıldı. Elini omzuna götürdüğünde kan parmaklarına bulaşmıştı. "Hay s..." derken kendini tuttu.
"İyi olurum, Medet!"
Medet hemen koşa koşa kalabalığı yarıp abisinin yanına gelince Salih "Medet, ilk yardımı çıkarsana, kurşun çıkartman lazım." dedi sakince omzunu tutarken. Kan parmaklarından eline sızıyordu. İdris oğlunun yanına endişe ile gelip "Saçmalama lan, hastaneye gidiyoruz." dedi ve oğlunun kolunu tuttu.
"Ya cidden iyiyim ben, Medet'in de eli iyidir, kaç kere kurşun çıkardı benden." dedi salih ama içten içe babasının endişeli gözlerinin samimi bir şekilde onu izlediğini görmek onu ağlama raddesine getirmişti bile.
"Salih, bir kere de baba lafı dinle lan, hastaneye gidiyoruz."
İdris'in bu sözleri Salih'e dokunmuştu. Omzunu tutarak başını salladı. Uysallaşmıştı. İdris kalabalığı dağıtıp oğlunu arabaya bindirmeden önce Muhittin'e bakıp oğlunu vuran adamı işaret etti "Diğer ikisini hastaneye yollayın, bunu değil ama. Bunu tutun." dedi. İkisi hastaneye giderken Salih sessizliği bozup bir şey demek istiyordu ama ağzı açılmıyordu. Omzunu tutmaya devam ederken İdris merakla "Sen her vurulduğunda Medet'e mi yaptırıyorsun tedavini?" dedi.
Salih başını salladı. "Evet... İrem diye bir ablamız vardı, o öğretti bize."
İdris başını iki yana salladı. "Oğlum sen neden böyle yapıyorsun, git hastaneye Çukur'un hastanesi yok mu? Oğlumu iyi etmeyecekse o hastane niye var Salih?"
Adam bir şey demeden babasına baktı. Babası ona böyle sevgi ve ilgi gösterdikçe ne yapacağını şaşırmıştı. "Ben... alıştım baba hep kendi yarama kendim bakmaya, hastane aklıma bile gelmiyor genelde. Giderim artık bir şey olursa... tamam."
İdris ona baktı ve iç geçirdi. "Ah Salih ah..."
Hastaneye gelmişlerdi. İndiklerinde Salih tek başına gayet iyi yürüyebildiği halde İdris onun koluna girmişti. Hastaneye girdiklerinde İdris hemen bir hemşireyi durdurup "Oğlum vuruldu." dedi. Salih hemşireye gülümsedi. "Naber Nazan?"
"Sadettin Abi? Sen vurulmazdın?"
"Eh, yapmadığım pek çok şeyi yapıyorum artık. Aylin nerede sen beni ona götür bakalım."
Nazan hemşire başını salladı ve "Burada abi gel." dedi. İdris ve Salih birlikte Nazan'ı takip ederken İdris oğlunun hastaneye gitmediğini söylemesine rağmen hastanedekileri tanımasına hayret ediyordu. Acilin oraya geldiklerinde Nazan, Aylin'i almış ve yanların getirmişti.
Kadın, Salih'i öyle görünce "Sen vuruldun mu?" dedi. Sesi endişe doluydu. Salih sırıtıp "Yok ya, kapıya çarptım bir şey yok." deyip sedyeye oturunca Aylin onun kafasına elindeki dosyayla vurdu. Salih hala gülüyordu. İdris doktora bakıp, Salih'in yanındaki koltuğa otururken "Hemen getirdim kızım, bir şeyi olmaz değil mi?" dedi. Aylin ona dönüp "Merak etmeyin İdris Bey, elimden geleni yapacağım." dedi.
Nazikçe Salih'in gömleğini çözüp vurulmuş omzundan beyaz kumaşı sıyırınca Salih hıslamıştı. Sedyenin yastığını sıkmıştı birden üstündeki yumruğu. Gene de yüzünde hala güzel bir gülümseme vardı. Aylin'i izliyordu. Kadın dikkatle Salih'in yarasını temizleyip kurşunu çıkartmak için malzemelerini toparlarken oluk oluk kana bakmak bile İdris'i kötü yapmıştı. İstemsizce oğlunun elini tuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çukur One Shots
FanfictionNe yaptığımı sorgulamayın, Çukur Fandom'ın buna ihtiyacı var.