"İyice yerleştin mi oğlum?"
"Yerleştim, yerleştim ama..."
"Bak rahat edemediysen başka bir odaya da geçebilirsin ama boş olanlardan en büyüğü bu."
"Sorun değil burası yeterince güzel."
"Emin misin?"
Adam dayanamayıp yaşlı kadının kollarını tuttu. Sultan nihayet oğlunun gözlerine bakmıştı. Vartolu ona gülümsedi. "Eminim. Bu evde bir odam olması bile yeterince fazla. Burası gayet güzel Sultan Hanım."
Sultan başını salladı gülümsemeye çalışarak. Hala anne dememişti oğlu ona, üzülmemeye çalışsa da elinde değildi. Bu da onun cezasıydı. "Tamam aslanım. Ben yemeğe bakayım o zaman."
Adam hemen atılıp "Ben bakarım, yardım da ederim." dedi hevesle. Vartolu annesini geçip mutfağa giderken Sultan iç geçirdi. Zar zor ikna etmişti oğlunu eve gelmesi için. Yavuz'u inat etmişti Kahraman abimin evinde kalamam diye ama Sultan onu ikna etmesini bilmişti. Ve eve geldiğinden beri Saadet'in Yavuz'una attığı kaçak bakışlarını, Yavuz'unun da ufak gülüşlerini fark ediyordu. Gözüne batıyordu o ikisi.
Evet, Saadet'i kendi kızı gibi görmüştü, sevmişti ama Yavuz'u için layık değildi o kız. Fazla çekingendi, başı öndeydi hep, suskundu ve Yavuz'dan ziyade onlara düşkündü. Sultan daha oğluna kavuşamadan önce Saadet'i evlendirmeye kalktığında kız bir itirazda bile bulunmamıştı. Sadece Yavuz'unu sevdiği için de değil, kendi istemediği bir şeyi yapmaya zorlanmaya da itiraz etmemişti. Rüzgar nereden eserse oraya savrulacak basit bir kızdı Saadet, oğluna layık değildi.
Aşağıya indiğinde Vartolu ve Saadet'in mutfakta sessiz sessiz konuşup kıkırdadığını duymasıyla burnundan soludu ve salonda oturan İdris'in yanına gitti. "Oğlum yerleşti." dedi.
"İyi."
"İdris..."
"Hm?"
"Yavuz... evlenme çağını geçeli çok oluyor, evlenmesi, evine daha da yerleşmesi gerek, biliyorsun."
"Orada dur Sultan Hanım. Selim'le Kahraman'a yaptık, ondan daha yirmilerine anca basmışlardı çünkü. Bu gelmiş 35'ine. Zaten asi, yerinde durmuyor. Evlendirmeye kalkıp da evden hepten kaçırma."
"Bir şey olmayacak." dedi kadın kendinden emin bir şekilde. "Sen rahat ol."
Akşam yemeğe oturduklarında Saadet, Vartolu'nun uzak çaprazındaydı. O ise babasının yanında, Yamaç'ın karşısındaydı. Öbür yanında Selim oturuyordu. Sultan bilerek böyle yapmıştı, Saadet'in daha fazla oğluyla yakın olmasını istemiyordu. Zaten Yavuzu evlenir evlenmez Saadet'i göndermeyi düşünüyordu. İkinci bir Ayşe vakası yaşayamazdı.
"Oğlum." dedi Sultan. Yamaç başını kaldırmıştı bir tek. Selim oralı bile olmamıştı, annesi ona oğlum demezdi, Selim derdi. Sultan ise Yavuzuna bakıyordu. "Yavuzum." Vartolu tepki vermezken Selim onu dürttü. Adam bununla kendine gelip "Ha ben." deyip başını kaldırdı. "Efendim?"
"Aslanım..." dedi kadın. "Biz babanla düşündük ki... mürüvvetini görmeden göçmek istemiyoruz bu dünyadan."
Adamın yüzünde güller açmıştı. Saadet'e baktı istemsizce. Saadet de kızarmış yanakları ile ona gülümsüyordu ki Sultan'ın "Sana uygun bir kız bulacağım en kısa sürede, merak etme." demesi ile ikisi de ona döndüler. Vartolu yutkundu. "Ama..." derken annesi ona gülümsedi. "Yemekten sonra seninle uzun uzun konuşalım bunu olur mu oğlum?"
"Tamam..."
***
Vartolu ne kadar dil döktüyse de Sultan inadından vazgeçmişti. Saadet oğluna layık değildi. Yavuzuna da bunu anlatmış ve ikna etmişti zor da olsa. O da Saadet'e kırgındı ve annesinin evlenme fikri aklına yatmıştı ama bir şartla: gelini Vartolu bulacak, Sultan sadece onaylayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çukur One Shots
FanfictionNe yaptığımı sorgulamayın, Çukur Fandom'ın buna ihtiyacı var.