Ön bilgi: Saadet hiçbir zaman hamile olmadı ama gene de birlikte Erbaa'ya gittiler.
"Baba deme lan bana."
Salih iç geçirip yola odaklanmaya çalışırken babasının bu sözleri zihninde yankılanıyordu. Çok içmişti, araba kullanmaması gerekirdi aslında. Ama ne yapacaktı ki başka? Saadet'e mi gidecekti? Dinler miydi ki kadın onu? Salih zannetmiyordu.
"Baba deme lan bana."
Salih böyle olsun istememişti. O sadece Saadet'i kurtarmaya çalışıyordu. Evet, Kuzulara güvenmesi bir hataydı belki ama yapayalnız kalmıştı. Başka tutunacak bir dalı yoktu ki Saadet'i geri alacağına dair umudundan başka.
"Baba deme lan bana."
Salih dalgın dalgın arabasını sürerken birden kurşun sesleri patlamıştı. Adam başını refleks olarak eğip sürmeye devam ederken küfür etti içten içe. Kuzuların ona olan özel kinini unutmuştu. Kurşunlar saçılmaya devam ederken Salih de silahını çıkartıp camını indirdi. Sıkmaya başladı.
"Baba deme lan bana."
Hem sıkıp hem de peşinden gelen üç arabanın onun etrafını sarması yüzünden arabayı zar zor kullanırken olmuştu her şey. Yanına gelen arabaların birindeki bir Kuzu denk getirmişti kurşununu. Kurşun omzuna girerken Salih acıyla inledi ve onu vuran genci öldürdü.
"Baba deme lan bana."
Salih kanayan yarasının acısından ve kanındaki içkiden artık bilincini açık tutamazken direksiyondan kaymıştı eli. Gözleri kararıyordu. Son hatırladığı arabanın rotasından çıkıp yol kenarındaki bir ağaca son hızla çarptığıydı. Bilinci kapanırken kulaklarında bir daha babasının sesini duydu.
"Baba deme lan bana."
***
Yamaç telefonu açtığında yanında kardeşleri vardı. Babası çalışma odasındaydı. "Salih nerdesin be ama, Medet de ulaşamadı sana, endişelendik oğlum." dedi adam telaşla. "Eve gel artık."
"Salih Bey'in kardeşi misiniz? Babamın oğlu diye kayıtlıydı ve acil durumda aramamız için bu numara gösteriyordu ama?" dedi tanıdık olmayan bir ses. Yamaç hemen ayaklandı. Ondaki değişimi abileri de görmüştü. "E-Evet, kardeşiyim. Ne oldu? Salih iyi mi?"
"Kendisi omzundan vurulmuş ve bir araba kazası yapmış. Biz kendisini ameliyata aldık."
"Ne? Tamam, tamam hangi hastane?"
Yamaç hastanenin adını öğrendikten sonra Selim onun kolunu tuttu. "Salih'e bir şey mi olmuş? Konuşsana Yamaç!"
"Omzundan vurulmuş, araba kazası yapmış, ameliyatta dediler."
Selim'in yüzü anında solarken Cumali de ayaklandı. "Tamam durmayın, siz arabaları çalıştırın ben babama haber veriyorum."
Yamaç donakalan Selim abisini çekiştirip evden çıkarken Cumali de çalışma odasına yöneldi. Babasını çıkarken yakalamıştı. Yutkunup "Baba..." dedi. "Salih hastanedeymiş."
Bunu duyduğunda İdris Koçovalı'nın aklından pek çok şey geçmişti. Salih'i ilk gördüğü an, o mahzendeki konuşmaları, Muhittin'in balkonundan adını haykırışı, ona yalvarışı, ona savaş açışı, aylar sonra gördüğü an... Ama zihni sadece bir anıya odaklanmıştı. Ona söylediği son sözlere. "Baba deme lan bana."
Salih ona çaresizce "Baba..." derken sözünü kesip demişti bunu. Ya oğlundan duyduğu son söz bunlar olursa? Ya oğlunun duyduğu son sözler babasının onu reddedişi olursa? Adam göğsüne giren keskin acı ile sendeleyince Cumali hemen onun koluna girdi. "Baba, baba iyi misin?" İdris yüzünü ekşitti. Cumalisi ne güzel, korkmadan çekinmeden baba diyebiliyordu ona. Ama Salih affedildiğini bildiği bu günlerde bile sesi titremeden baba diyemiyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/241644682-288-k486482.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çukur One Shots
FanfictionNe yaptığımı sorgulamayın, Çukur Fandom'ın buna ihtiyacı var.