Kalp krizi.
O kadar şeyden sonra bir kalp kriziydi Salih'in canını alan. Hep savaşırken öleceğini varsayardı Salih. Ama öyle olmamıştı. Yamaç'la tanışmak onun bildiği ve inandığı her şeyi değiştirmiş, ölümünü bile normalleştirmişti. Yamaç Salih'in başına gelen en garip şeydi.
Salih gözlerini açtığında odasındaydı. Yanı boştu. Gözünü ovuşturup gerindi. Ölmemiş miydi o ya? Üstündeki beyaz gömleğe baktı. Hiç onluk değildi. Kalkıp dolabından bordo bir gömlek alıp onu giydi aksine. Odasından çıkarken hala neler olduğunu anlamamıştı. Merdivenlerden inerken çocuklarına seslendi. Ne İdris'ten ne de Mihriban'dan ses vardı. Evden hiç ses çıkmayınca kapıya yöneldi ve açtı hafif bir panikle. En son öldüğünü hatırlıyordu ve şu an uyanıktı. Ya bu travmalarının kötü bir şakasıydı ya da gerçekten kafayı yemeyi başarmıştı.
Salih kapıyı açar açmaz biri üstüne atlamıştı. Salih afallayıp gerilerken ona sarılan kısa beden onu daha da sıkmış ve "Amca. Seni çok özledim." demişti. Salih kollarının arasında, yüzünü göğsüne gömmüş olan genç kadına baktı. "Karaca?" Karaca başını kaldırınca kızın gülen yüzü gözükmüştü.
Onu bıraktığı halinde değildi. Yüzündeki o ağır makyajlardan eser yoktu. Saçları gene uzundu. Salih onun yüzüne özlem ve inanamamazlıkla bakarken Karaca "İyi ki geldin." dedi ve durup ekledi. "Yani ölmen iyi bir şey olduğundan değil. Ölmene cidden üzüldüm amca. Ama seni çok özlemiştim. Özlemiştik. Cidden bak. İyi ki geldin."
Karaca bunları söylerken Salih hiçbirini duyamıyordu. Eğilip çenesi Karaca'nın omzuna gelecek şekilde sıkıca sarıldı kıza. Karaca'nın ayakları biraz yerden kesilmişti. "Karacam..." Karaca amcasının tonundaki duyguları sezip ona geri sarıldı ve sırtını sıvazlayıp "Amcam..." dedi. Salih'in burnunun direği sızlamıştı bu sözlerle ve Karaca'nın kokusunu duymasıyla. Genç kadına daha sıkı sarılıp "Özür dilerim." dedi sessizce.
Karaca ondan ayrılıp "Amca. Özür dilemeni gerektirecek bir şey yok. Yemin ederim." dedi ciddiyetle. "Ben sana kızgın değilim. Hayır. O adama inanmak isteyen bizdik amca. O bize asla verilmeyen bir ilgi verince kandık. Sen de kandın. Ben de kandım. Sorun değil. Sana kızgın değilim."
Salih karşı çıkacakken avludan bir ses yükselmişti. "Kimse kızgın değil kardeş." Salih Karaca'nın omzunun üstünden bakınca Selim'i gördü. Ona bakıyordu gülümseyerek. Salih artık açık açık göz yaşlarını ince ince dökerken merdivenlerden indi ve Selim'e sarıldı sıkıca. Selim de onu sarıp ensesini tutmuştu. Salih de aynısını yaptı. Bu onların hareketiydi. Onlar bir bütünün yarımlarıydı.
Ayrıldıklarında Selim onun göz yaşlarını silip "Ağlama kardeş. Ben ciddiyim. Kimse kızgın değil sana." dedi. "Kimse." Salih gülümseye çalışıp "Emin olma kardeş." dedi. Selim kaşlarını çatıp eğlenerek "Ben emin olmadan söz eder miyim Salih?" dedi. "Kimse dediysem. Kimsedir."
Salih bir şey diyemeden arkadan bir ses yükselmişti. "Vartolu!"
Bu ismi duymayalı yıllar olmuştu. Eskiden Yamaç bazen eğlenmek için söylerdi ama yaşlandıkça o da bırakmıştı. Vartolu. Onun adı buydu yıllarca. Salih'ten çok Vartolu olmuştu hayatında. Arkasını dönüp unuttuğu yüzle sesin sahibine baktı. Adam başka bir şey demeden yüzüne bir forma fırlattı ve "Beş dakikaya halı sahada ol lan." deyip gitti.
Salih orada çakılı kalırken elindeki formayı sıkıyordu. Selim onun omzunu tutup biraz sıktı ve "Salih. Kimse kızgın değil." demeye çalıştı ama Salih ona bakarak onu susturmuştu. Kahraman ona kızgındı.
***
Salih üstünde kırmızı VARTO 49 yazan formasıyla sahaya çıktığında Kahraman da onu mavi Çukurspor formasıyla bekliyordu. Elindeki topu atıp "Celasun senin kalende, Meke de benim. Kabul?" dedi. Salih başını salladı ve Celasun'a baktı. Şu an ona da sarılmak istiyordu ama gücü yoktu. Sadece Kahraman ne derse onu yapıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çukur One Shots
FanfictionNe yaptığımı sorgulamayın, Çukur Fandom'ın buna ihtiyacı var.