Zaman : Çukur'u Güzelleştirme Derneği kurulduktan sonraki bi gün işte, ve Sena'yı delirtmiyoruz ve Saadet'le de konuşmuyoz ama Saadet gene kim olduğumuzu anlayan ilk kişi
Yamaç düşünceli düşünceli Çukur'un sokağında yürürken gözü tek başına kaldırımda gezinen küçük kıza takılmıştı. Etrafa bakınıp kızının yanında bir yetişkin arasa da bulamayınca onun yanına gitti. Kız onu görünce biraz gerilemişti. Yamaç ellerini kaldırıp yavaşladı ve "Bir şey yok prenses. Annen ya da baban nerede bakalım senin?" dedi. Kız gözlerini kırpıştırdı ve sonunda "Annem kayboldu." dedi.
Yamaç gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. "Annen kayboldu yani, sen değil?" dedi. Kız başını salladı kendinden emin bir şekilde. Yamaç etrafa bakınıp "Tamam hadi anneni, babanı bulalım." dedi. Kız ona bir süre daha dik dik baktıktan sonra "Annemle babamı görmeye gelmiştik biz." dedi yavaşça. "Annem telefonda kahve ve dernek gibi bir şeyler dedi. Ama sonra o babamla konuşurken ben duvarda şu işareti gördüm ve babamın sırtında da aynısından var ve dedim ki eğer işaretleri takip edersem babama ulaşırım."
Yamaç kızın sevimliliğine bayılırken gülümsedi kocaman. "Çok mantıklı düşünmüşsün prenses. Şimdi eğer baban kahvenin oradaysa ben seni oraya götüreyim olur mu? Bak annenle baban da endişelenmiştir." Kız bir süre düşünüp "Tamam." dedi. Yamaç ona elini uzatınca kız onun elini tuttu ve yürürken "Adın ne senin?" dedi. Yamaç adını söyleyince kız da kendini tanıttı. "Benim de adım Nejan. Annem, annesinin adını koymuş. Aslında babaannemin adını da koymuşlar bana ama onu bir tek babam diyor."
Yamaç kızı kahveye götürürken Nejan bir saniye bile susmamıştı. Sanki durmadan konuşmak için özel bir yeteneği vardı. Yolda kızın anlattıklarından üç yaşında olduğunu, babasının kimyager gibi bir şey olduğunu, annesinin soyunun Hazar Hanlığı'na kadar gittiğini falan öğrenmişti. Kahvenin sokağına girdiklerinde Nejan hemen babasını görmüş ve "BABAAA!" diye ciyaklayıp Yamaç'ın elini bırakarak koşmaya başlamıştı. Yamaç küçük kızın kendini Vartolu'nun kollarına atışını izlerken kalakalmıştı.
Salih, Hilal ona yaşlı gözlerle gelip Nejan'ın kaybolduğunu söyler söylemez tüm adamlarını Çukur'a salıp kızını arattırmaya başlamıştı ve çaresizce karısını teselli etmeye çalışıyordu adamlar ararken. Şimdiyse kızı bir şekilde onları bulmuştu ve kollarındaydı, güvendeydi. Salih kızının sarı saçlarını öperken sokaktaki tüm gözlerin onların üstünde olduğunu hissedebiliyordu. Ama umrunda değildi. Öbür kolunu açıp Hilal'e de sarılınca aylardır aldığı en rahat nefesi alabilmişti.
Hilal'den ayrıldığında hala kızını kucağında tutmaya devam ediyordu. Kadın kızının yanağını okşayıp burnunu çekti ve "Annecim ama çok korktum, neden öyle gittin bir anda?" dedi. Nejan "Duvarlarda babamın sırtında olan dövmeden vardı anne. Ben de istiyom." dedi. Salih kızının bu sözleri üstüne bazı insanların şaşkın bakışlarını fark etmişti. Yavaşça iç geçirdi. Mahalleden ve herkesten itina ile sakındığı ailesini böyle göz önünde tutmayı sevmemişti.
Kızının saçlarını gene öpüp özlediği kokusunu içine çekerken Hilal'in sırtını sıvazladı. "İyisiniz bak bir şey yok." Ama bu söyledikleri Hilal için miydi, kendisi için miydi o da bilmiyordu. Nejan babasının kollarında mayışırken Yamaç yanlarına gelmişti. Şaşkınlıktan aralanan dudakları hala kapanmamıştı. Gözlerini Salih'ten almayıp "Senin... Senin kızın mı var?" dedi.
Salih cevap verecekken Nejan babasının gömleğini sıkıca tutup sallanarak "Baba baba bak bu Yamaç. Beni buraya o getirdi. Baba onun da tüpleri varmış ama eskidenmiş. Baba o patlayan şeker yapıyomuş, baba sen de yapsana." dedi heyecanla. Salih bir kızına bir de Yamaç'a baktı. Ağzı açıp kapansa da diyecek bir şey bulamıyordu. Düşman bildiği kardeşinin kızını ona getirmesine mi şaşırsaydı yoksa Nejan'ın çoktan Yamaç'a tav olmasına mı emin değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çukur One Shots
FanfictionNe yaptığımı sorgulamayın, Çukur Fandom'ın buna ihtiyacı var.