Her şey çok hızlı olmuştu. Vartolu ve Medet, Nedret'in elindeki silahı almaya çalışırken Medet'in elindeki silah patlamış, Nedret'i almaya gelen Sultan'ın karnına saplanmıştı attığı kurşun. Medet ve Nedret şaşkınlıkla kalakalırken hızla tepki veren Vartolu'ydu. Yaralı kadını kucağına aldığı gibi anahtarı üstünde olan arabaya bindirdi ve kendisi de direksiyonun arkasına geçti.
Hastaneye sürerken muhtemelen silah sesine işkillenip onun evine koşan Çukurluları görmüştü dikiz aynasından. Yutkundu, acıdan kıvranan Sultan'a bakıp "Dayanın Sultan Hanım." dedi, hızlandırdı arabayı.
Hastaneye vardıklarında gene kadını kucağına almış ve onları görüp de sedye getiren hemşirelere teslim etmişti. Hemşire ve doktorlar sedyeyi hemen ameliyathaneye taşırken Vartolu da onları takip ediyordu. Canı acıyordu. Kendi annesine olanlar gelmişti aklına. Selim'in, Yamaç'ın da aynı acıyı yaşamasını istemezdi.
Ameliyathaneye girdiklerinde hemşire anons yerinden 0+ kana ihtiyaç olduğunu söylemişti. Vartolu hemen "Benim kanım öyle, vereyim." dedi. Hemşire Çukur'un siyasetini ve savaşlarını umursamadan bir düşmandan bir düşmana kan vermeyi kabul etti. Çekti onu kan odasına.
Vartolu'nun kanını almaları bitince anca gelebilmişti Selim'le İdris. Vartolu'nun kolunda bir pamuk tutarak çıktığını gören Selim dayanamamış ona bir yumruk atmıştı. "Hem annemin kanını döküp hem ona kan veremezsin lan!" diye kükredi. Vartolu ona karşılık vermedi. Selim onu duvara ittirip bir daha yumruk attı.
Üçüncü yumruğa eli kalkarken göz yaşları güçlü gelmiş, boğazından bir hıçkırık kaçmıştı. Selim, yumruğu hala tepede sinirle ve yaşlı gözlerle ona bakarken Vartolu "Selim... Kardeş, benim suçum olmadığını biliyorsun." dedi. "Ben bunu sana yapmam."
Selim bununla daha şiddetli ağlarken yumruğunu indirdi. Vartolu uzanıp sarıldı ona. Selim, kardeşinin omzunda ağlarken Vartolu'nun da kara gözlerinden yaşlar dökülüyordu sessizce. Onları izleyen İdris koltuğa çöktü. Nasıl da güzel sarılmıştı iki kardeş birbirine. Sanki birbirlerinin öbür yarısıydılar.
İdris otuz beş yıl sonra bile canını yakan şeyi hatırlamasıyla, zaten eşine üzülen kalbi biraz daha ağrıdı. Selim doğduğunda yanında bir kardeş, bir ikiz getirmişti aslında. Ama ne ikiz. Yüzleri benzese de Ten rengi, saç ve göz rengi İdris'e benziyormuş Selim'in, Sultan'ın anlattığına göre. İkizi olacak bebek de aynısı Sultan gibi esmer, kara saçlı, kara gözlüymüş.
Paşa'nın anlattığına göre Sultan iki oğluna da ilk görüşte aşık olmuştu. İkisini de sevmişti deli gibi. Ama Sultan, oğullarını kucağında emzirirken ne olmuşsa Selim'in ikizi Yavuz genzine kaçırmıştı annesinin sütünü. Bebek boğulur gibi sesler çıkartıp ağlayınca fark etmişti Sultan anca. Yeni doğurmuş, dört çocuğuna bakan yalnız bir kadındı, yorgundu, dalmıştı.
Telaşla toparlanıp Yavuz'unu, ona en çok benzeyen oğlunu hastaneye götürmüştü Selim'ini abilerine bırakıp. Paşa da yanındaydı. Bebeğe bakmışlardı ama bebek dayanamamış, nefes alamadığı için ölmüştü. Sultan çığlıklar ata ata oğlunu görmek istese de Paşa onu çıkartmıştı, eve götürmüştü. Döndüğünde ise bebek yerinde değildi. Paşa onu deli gibi arasa bile bulamamıştı. Sultan'a bunu söyleyemezdi, oğlunun naaşına sahip çıkamadığını anlatamazdı. Yalan söylemişti o da.
Yavuz'unu kaybettikten sonra Sultan çok ağlamış, sütünü kesmişti. Selim annesini istiyor, ikizini istiyor, ağlıyordu ama ne Sultan artık onu emzirebiliyordu ne de ikizi Selim'e dönüyordu. Sultan vazgeçmişti hayattan. Emmi ve Paşa'nın yardımları ile ayakta durabiliyordu o kadar. ama Selim'e olan bakışı bile değişmişti. Yavuz'unu hatırlatmaktan başka bir işe yaramıyordu Selim. Her geçen gün Sultan ondan soğuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çukur One Shots
Hayran KurguNe yaptığımı sorgulamayın, Çukur Fandom'ın buna ihtiyacı var.