Cumali gülüp İdris'i sarsarak uyandırmıştı. "İdo! Kalk çabuk!" İdris yerinden sıçrayarak uyanınca Akşın gülmüştü. Karaca onlara bakıp "Zevzekliği bırakın da kalkın, o ekinler kendi kendini toplamayacak." dedi elinde tabaklarla. "Anama derim valla."
Cumali "Hop, tamam ya. Sen de izin vermiyorsun ki iki gülelim." dedi. İdris hala yatakta şoktan titriyordu ve Akşın zar zor susmuştu ablasını duyunca. Karaca başını iki yana salladı. Beline kadar inen kara saçlarını örmüştü. İdris yatağından kalkıp pijamasını çıkarttı, üstüne gömleğini giyerken "Abla babam dönmedi mi daha?" dedi.
"Dönmedi abi." dedi Akşın. Sesi mahzun geliyordu. Kumral saçlarını annesi örmüştü onun da. Başındaki pembe çiçekli yazması yanaklarının alına eşlik ediyordu. Cumali kardeşlerinin yüzündeki endişeyi fark edince güçlü bir sesle "Merak etmeyin. Babamıza bir şey olmayacak." dedi.
"Yanında olsaydık keşke abi." dedi İdris. İçindeki gençlik ateşi sesine vurmuştu. Cumali'nin içinde onda olandan çok ateş vardı. Ama o duruyordu. Üçününde abisiydi ve babası evde değilken evin erkeğiydi. Babası da tarlalarını daha önce yakan adamlara karşı gelmek için akşam evden çıktığında ailesini Cumali'ye emanet etmişti. Ne kadar ateşli olsa da sakin kalmak zorundaydı adam.
Karaca Akşın'ı yanına çağırıp sofra kurmasına yardım ettirtti. İdris de giyindikten sonra abisi ile evin holü ve aynı zamanda salonu olan yere geçerken kapıdan annelerinin çığlığı yükselmişti. Akşın'ın elindeki tabaklar yere düşüp zeytin ve domatesler yerde yuvarlanırken dördü de kapıya koştu. Yerde yatan babalarını ilk gören İdris'ti. Anneleri de kocasının başında, onun göğsüne kapanmış ağlıyordu.
Babasını öyle gören Akşın hemen Cumali abisine sarılmıştı. Cumali de onun yüzünü omzuna saklamış, babasını görmemesi için her şeyi yapıyordu, tutuyordu onu. Karaca annesinin yanına gidip ona sarıldı. Onun saçlarını okşarken kadın hala bağırıyor, kocasına bunu yapanlara lanet okuyordu.
İdris de annesinin yanına çöktü. "İntikamımızı alacağız anne, merak etme." dedi. Kadın ona döndü. ELa gözleri yaşlarla parlıyordu. Karaca'yı bırakıp oğlunun yanaklarını tuttu. "Hayır, hayır intikam intikam yok. Yasak size intikam." dedi. Cumali'ye döndü İdris'İ tutarken. "Söz verin bana. İntikam derdine düşmeyeceksiniz. Gideceksiniz buradan."
Cumali annesinin yanına diz çökmeden önce Akşın'ı Karaca'ya bıraktı. "Anne ne diyorsun sen? Babamızı öldürdü onlar."
"Söz verin bana. Siz de ölmeyeceksiniz, gideceksiniz buralardan Cumali!"
"Anne, siz siz deyip duruyorsun... sen gelmeyecek misin?" diye sordu Cumali korkuyla.
"Hayır." dedi kadın. "Hayır gidemem ben, burası benim evim, bu adam benim kocam. Kimsesiz bırakamam ben onları Cumali."
"Anne..." dedi Cumali, daha 20 yaşındaydı. "B-Bırakamazsın bizi, birlikte..."
"Cumali!" dedi kadın. Gözlerinde her şeyini kaybetmiş, her şeyinden vazgeçecek cesarette bir kadının ateşi vardı. "Ailemizi koruyacaksın, gideceksiniz buradan. Üç kardeşin de sana emanet. Söz ver bana."
"Anne..."
"Söz ver dedim!"
"Söz!" dedi delikanlı ağlamaklı bir sesle. "Söz tamam..."
Kadın onun yanağını okşadı. "Aferin benim aslanıma." dedi. Alnını öptü oğlunun. Ayrıldığında ise Cumali'nin boyunda bir ağırlık vardı. Delikanlı ensesine değen soğuk zincirin ucundaki altın kareye baktı. "Anne..."
"Bu... Bizim mirasımız. Bu ailenin reisi taşır bunu."
Cumali bir anda ailesinin reisi olmuştu. Bu ağırlıkla ne yapacağını düşünürken kadın kocasının saçlarını okşadı. Evin yeni reisi ayaklanmıştı. Onun elini öpmek için ilk hamle eden Karaca'ydı, daha sonra ise Akşın, İdris duraksamıştı ama o da öpmüştü en son abisinin elini. Cumali yutkundu. "İdris... siz kızlarla hazırlanın ve tren garına gidin, hemen. Alın birikmişimizi, bilet alın dört tane. İstanbul'a gidiyoruz."