Zaman : Maskeli Balo 1 bölümüyle aynı evren. Cengiz'in ölümü.
Cengiz Kulkan'ı aratmıştı tüm İstanbul'da. Merak ettiğinden değil. Ona işi düşmüştü. Baykal'ın ölümünde oturmayan şeyler vardı ve araştırması için onu görevlendirecekti. Çağatay'ı riske atamazdı. Adamlar Kulkan'ı bulmuşlardı ama getirememişlerdi onun önüne. Cengiz nedenini sorunca cevap da verememişlerdi. Cengiz tüm sinirliyle kalkıp "Neredeyse götürün beni. Ona bana saygısızlık yapmanın cezasını hatırlatmanın vakti gelmiş." demiş ve arabaya atladığı gibi şöförün onu götürdüğü yere gelmişti.
Geldiği yer izbe bir sokaktaki bir pavyondu. Cengiz hayal kırıklığıyla başını iki yana sallayıp etrafını saran korumalarıyla içeri girdi. Arka planda Sibel Can'dan bir şarkı çalıyordu. Cengiz oğlunun pistin ortasında tek başına göbek attığını görünce "Kulkan!" diye bağırdı. Kulkan başını kaldırıp ona baktı. Çizgili gömleğinin düğmeleri karnına kadar açıktı. "Babam!" dedi Kulkan bağırarak. "Ne yapıyorsun ya burada?"
Cengiz "Eve geleceksin!" dedi. "Senin için bir işim var." Kulkan omzunu silkti. "Benim kendi işim bitince senin işine de bakarım baba." dedi ve göbek atmaya devam etti. Cengiz şaşkınlık ve sinirle oğluna bakarken "Kulkan!" dedi. Kulkan oynamayı bırakıp "Ne var amına koyayım ne?" diye bağırdı. "Kulkanlar siksin seni, ne var?" Cengiz ona yaklaşıp "Benimle düzgün konuş!" dedi. "Ben senin babanım." Kulkan başını salladı. "Ama ben artık senin oğlun değilim." dedi donukça.
Kulkan'ın bu sözleriyle pavyondaki müşteriler gibi davranan ekip susturucu taktıkları silahları kullanıp tek atışlık hamlelerle Cengiz'in etrafını sarmış olan korumaları indirmişlerdi. Zaten yüksek olan müzik sesi ve susturucu sayesinde pavyonun girişinde bekleyen korumalar duymamışlardı olağandışı bir şey. Cengiz yanına yığılan adamlara bakarken Emrah karanlığın içinden çıkıp Cengiz'e doğrulttuğu silahıyla "Dizlerinin üstüne bakalım Cengiz Amcacığım." dedi. Cengiz kaşlarını çatıp "Sen kims-" derken Salih adamın ensesine silahının kabzasıyla vurup "Dizlerinin üstüne dedik değil mi?" dedi ve adamı düşürdü.
Cengiz oğlunun karşısında yanında ölü korumalarla dizlerinin üstüne çökerken Kulkan hayal kırıklığıyla başını salladı ve başını yana eğdi. "Neden böyle olduk be peder?" Cengiz "Saçmalamayı ve oyunu bırak Kulkan!" dedi sanki hala güçte olan oymuş gibi. Kulkan "Ya neyi bırakayım amına koyduğum?" dedi. "Neyi bırakacağımı bilmiyorum ama neyi bıraktığımı biliyorum. Ben seni sevmeyi çok uzun süre önce bıraktım baba."
"Senin bizi sevmediğini fark ettiğimde, sadece kullandığını fark ettiğimde... Baykal Abi'yi hatırlıyorsun değil mi? O neden öldü sanıyorsun sen? Oğullarını piyon olarak gördüğü için. Sen de bizi piyondan fazla görmüyorsundur ha? En fazla kale veya fil. Ya da at." Kulkan son cümlesini söylerken babasının arkasından dikilen ve duygusuzca dizleri üstündeki adama bakan Arık'a baktı. Arık donukça "Hiç üzüldün mü baba?" dedi. "Şimşeksin ölmesine hiç üzüldün mü? O Koçovalı piçleri benden en değerli şeyimi alırken hiç üzüldün mü? Benim için endişelendin mi?"
Cengiz arkasına dönüp "Arık, oğlum!" dedi. "Şimşek mi? Atın-" Arık sinirle "O sadece bir at değildi baba!" dedi. "O... Şimşek benim için senin beni biraz da olsa sevdiğinin kanlı canlı kanıtıydı. Ama o da öldü. O ölünce anladım beni, bizi aslında hiç sevmediğini. Neden bizi sevmedin baba?" Cengiz ona cevap vermeden "Ne yaptığınızın farkında mısınız?" dedi sinirle. "Ne sanıyorsunuz? Şu an bunu fark etmediklerini mi? Beni kurtarmaya gelmeyeceklerini mi? Buradan kurtulunca sizin canınıza okumayacağımı mı?" Kulkan "Hah. Şarkıyı duyuyor musun Cengiz Erdenet? Ne diyor Sibel Can ablamız?" dedi işaret parmağını kaldırıp.
Bu devirde kimse sultan değil
Hükümdar değil bezirgan değil
Bu kadar güvenme hiç kendine
Kimse şah değil padişah değilKulkan sırıtarak "Bu kadar güvenme hiç kendine Cengiz Erdenet. Bu devirde kimse şah değil, padişah değil." dedi ve belinden oyuncak silahını çıkartıp babasının kafasına doğrulttu. "Dıkşın." Kulkan babasının önünden oyuncak silahıyla ateş ediyormuş gibi yaparken Arık da aynı anda gerçek silahını çıkartıp babasının arkasından kafasına tek bir kurşun sıkmıştı.
Salih adamın yerdeki bedenine bakarken "İkisi gitti. Biri kaldı beyler." dedi. Arık başını sallayıp "Sizinkine de sıra gelecek. O da az şerefsiz değil." dedi ve silahını beline koydu. Kulkan babasının ölü bedenine bakarken Emrah onun sırtını sıvazlayıp "Hadi Kulkan." dedi. Kulkan başını sallayıp babasının cesedini bir pavyonda bulunmaya bırakırken Salih "Nazım'la Selim niye gelmedi ya?" dedi. Arık ona bakıp "Bunu cidden soruyor olamazsın Vartolu." dedi. "Bir yerlerde sevişiyorlardır kesin." Emrah yüzünü ekşitip "Ya aklıma geldi görüntüsü, susun." dedi. "Neyse. Sen Şimşek için bir şey yapacak mısın yoksa burada bitti mi?"
Arık ona bakıp pavyondan çıkarken "Yapacağım tabi ki de!" dedi. "O Çukur'u tümsek etmeden bana rahat yok artık. Vartolu, aklımda bir şeyler var ama senin evi kullanmam gerekebilir." Salih başını salladı. "Tabi ki de. Gel kullan." deyince Arık "Efsun'u da arayayım, ihtiyacım olan şeyleri getirmesi gerek." dedi. Efsun'un adının geçmesiyle gerilen Salih "Onun gelmesi şart mı ya?" dedi. Arık "Evet." dedi. "Hayırdır, kendini tutamazsın diye mi korktun?" Salih ona dirsek attı ve fısıldadı. "Kızın abisi burada gerizekalı, ne yapıyorsun?"
'Ello!
Kulkan için yaptığım playlisti dinlerken aklıma geldi ben de yazdım. Sori. Ama dayanamadım. Ben bu altılıya(yediliye?) aşığım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çukur One Shots
FanfictionNe yaptığımı sorgulamayın, Çukur Fandom'ın buna ihtiyacı var.