Ön bilgi: Karaca ve Celasun ölmedi, dördüncü sezon ikinci yarıdayız
"Senden her şeyi beklerdim de... bunu beklemezdim..."
"Sen daha dur, bu daha bir şey."
"Ha..." dedi Salih. "Kardeş katili olmaya niyetlisin yani."
Yamaç şaşırmıştı. Bunun ne demek olduğunu anlayamazken çevresindeki arkadaşları çoktan Salih'in halini ve kahvenin taranmış pencerelerini görmüştü. Medet özellikle Salih'e endişe ile bakarken Cumali de farksız değildi. Tamam, Salih'le anlaşamadığı çok yer vardı ama bir gün bile onu öldürmek, ona zarar vermek geçmemişti aklından böyle. Kendisi döver, kendisi söverdi ama olduğu yeri bu hale getirmek? Hayır, asla.
"O ne demek lan?" dedi Yamaç.
"Ne ne demek lan?" diye bağırdı Vartolu. Sesi sokağı inletmişti. "Kaldır da kafanı bir bak, şu kahvenin haline bir bak! Gönderdiğin silahçı! Taradı bizi taradı taradı! Üç senedir tek penceresi kırılmayan şu kahvenin haline bir bak!
"Olsun, o sorun değil, o halledilir. Senin yüzünden ölüyordum ben! Bak altını çiziyorum ha, yüzünden! Senin için değil, senin uğruna değil! Öyle olsa... seve seve. Senin... yüzünden! Sırf beni babanın oğlu değil, düşmanın olarak gördün diye..."
"Salih ben böyle bir şe-" demeye kalksa da Salih susturmuştu onu. "Shush... sakın söyleme yoksa inanırım."
Yamaç ne diyeceğini bilemiyordu. "Salih bana bak, ben asla sana..." diye fısıldarken Medet "Abi kanıyorsun!" demişti endişe ile. Onu duyan Salih yaşadıklarına rağmen Yamaç'ın üstüne baktı yaralı mı diye. Onda bir şey göremeyince Cumali'ye bakmıştı ama Medet "Ya onlar değil, sen!" dedi çaresizce.
Bununla Yamaç Salih'e baktı, inceledi onu. Siyah takımının üstünde zor gözükse de kırmızılık hızla yayılıyordu karnından. "Salih..." dedi endişe ile. Onu tuttu. "Ha-Hastaneye..." Ama Salih onu ittirmişti. Anın sıcaklığı geçip yaralandığının bilincine varınca canı yanmaya başlamıştı. "Uzak dur benden..." dedi acıyla. "Keşke... keşke kendini bana kardeşim gibi sevdirmeden önce yapsaydın bunu Yamaç. Keşke kardeşim olmasaydın, canım bu kadar yanmazdı!"
O bunları dedikten sonra nefes nefese kalmıştı. Acısına dayanamıyordu. Celasun bunu fark edip Yamaç'a kötü bir bakış attıktan sonra "Gel abi, hastaneye gidelim." dedi. Salih başını sallarken birden başını taşıyamaz olmuş, yığılmıştı Celasun'un kollarına.
Celasun Salih'i arabaya taşırken Medet de yanlarına gelmişti yardım etmek için. Celasun sinirle "Bırak! Git abilerinin yanına, dokunma ona." diye bağırdı. "Zaten yeterince zarar verdiniz Medet, bırak." Celasun tek başına Vartolu'yu arabaya bindirdikten sonra şoför koltuğuna geçti. Yamaç ve ekibine sinirli bakışlarını atarak hastaneye sürdü hemen arabasını.
Yamaç kalakalmıştı sokağın ortasında. Kahvenin tek bir tane bile tutanabilmiş kalmayan camsız pencerelerine bakıyordu. Salih oradaydı, Salih vurulmuştu ve Salih onun yaptığını sanıyordu. "Yaptın mı cidden?" dedi Meke. Oradaydı, duruyordu. Gözleri hayalkırıklığı doluydu. Yamaç sinirle "Yapmadım tabi ki de oğlum kafayı mı yediniz?" dedi. "Ben niye onu öldürmek isteyeyim ben onu yanımda istiyorum ya!"
Cumali Yamaç'a ilerledi. Kolunu tuttu, fısıldadı. "Yaptıysan bana yaptım de Yamaç, kızmayacağım oğlum." Yamaç ona bakıp kolunu kurtardı. "Ya yapmadım diyorum! O benim babamın oğlu neden yapayım?"
"Vartolu diyorsun ama, babamın oğlu demiyorsun kaçtır." dedi Medet, sinirleri bozulmuştu. "Eğer onun başına bir şey gelirse Yamaç..." Yamaç oflayıp ellerini saçlarına geçirdi. "Ben. Yapmadım!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çukur One Shots
FanfictionNe yaptığımı sorgulamayın, Çukur Fandom'ın buna ihtiyacı var.