Zaman : Sultan Efsun'u kovmadı. Salih de Amca'sız döndü Afganistan'dan.
Yamaç bu olanların nasıl olduğunu anlayamamıştı. Ne ara Armutlu'ya gelmişti, ne ara polis onu almıştı, ne ara cezaevine gelmişlerdi, ne ara koğuşa girmişti; anlayamamıştı. Yamaç korka korka boş olan ranzalardan birine gidip oturdu. Cumali abisinin dediklerini hatırlıyordu. Her koğuşun bir ağası olur, demişti. Yamaç insanları tarayıp bu koğuşun ağasını ararken karşısında bir adam dikilmişti. Yanında iki tane de adam vardı. Yamaç ağayı bulmuştu en azından şimdi.
"İlk mi?" Yamaç konuşamadan başını salladı. Adam güldü. "O zaman hiç hapishane dayağı yememişsin sen. Süt çocuğusun." Adamın yanındakiler de gülerken Yamaç içinde kabaran siniri hissedebiliyordu. Adamların onu döveceğini anlamıştı. Derin bir nefes alıp verdi. Adam bunu duyup "Kimsin lan sen?" deyince Yamaç kapattığı gözlerini açıp ona baktı. "Yamaç Koçovalı ben."
Ki bunu söylemek normalde işe yarardı. Ama alan dardı ve adamlar bir anda üstüne üşüşmüşlerdi. Yamaç daha ne olduğunu anlayamazken adamlar onu çok temiz dövmüşlerdi. Yamaç yerde yara bere içinde yatarken koğuş ağası "Burası bizim çöplüğümüz Yamaç Koçovalı. Nefes alırken bile bize soracaksın." dedi ve gitti. Yamaç öksürüp doğruldu ve kendini yatağa bıraktı. Buradan çıkana kadar günleri ona zehir olacaktı.
***
Salih sırıtarak çok iyi bildiği cezaevine girerken onun koluna girmiş olan gardiyana baktı. "Özlediniz mi beni?" Raşit ona bakıp "Hiç özlemedik Vartolu." dedi. "Müdürüm sana 'Bir daha buralara dönme.' demedi mi?" Salih başını sallayıp "Dedi. Valla dedi, zaten işim olmasa dönmezdim de." dedi. Raşit onu koğuşuna götürürken "Ne işin var gene? İntikam mı?" dedi. Salih "Cık." dedi. "Koruma bu sefer."
Salih eski koğuşuna girdiğinde hala orada olanlar hemen elini öpmeye çalışmış ve ona "Hoşgeldin." demişlerdi. Yeniler de onunla tanışmıştı. Salih hepsine gülümseyip biraz konuştuktan sonra kapıya gidip koridora doğru "Yalnız benim müdürle konuşmam lazım." dedi. "Çok önemli." Gardiyanlardan biri gelip "Vartolu? Gene mi girdin?" dedi kapakçığı açıp. Salih başını salladı. "He, özleşmiştik, hasret giderelim diye."
Gardiyan "Müdürle ne konuşacaksın?" deyince Salih "Özel. Hadi canım." dedi. "Hadi beni müdürüme götür." Gardiyan "Bekle biraz." deyip kapakçığı kapattı ve gitti. Salih koğuşta dolanıp gardiyanın haber getirmesini beklerken on dakika sonra kapı açılmıştı. "Vartolu Sadettin! Müdür seninle konuşacak."
Salih gülümseyerek hızlı adımlarla gardiyan eşliğinde müdürün odasına vardığında kapıyı çaldı. Müdürün bıkkın "Gel." sesi duyulunca Salih kapıyı açtı. "Orta Doğu ve Balkanların en karizmatik, en yakışıklı, en ha-" Müdür "Sadettin neden buradasın?" dedi. Salih "Valla ciddi bir şey değil ya." dedi gülümsemesini durduramadan. "Bir durum var da." Müdür başını salladı. "Hep bir durumun var senin zaten. Neymiş bu seferki?" Salih "Müdürüm ben kardeşim ilk defa içeri düştü de. Yalnız kalmasın diye..." deyince Müdür "Benimle konuşmak istemenin sebebi de seni onun koğuşuna almamı istemen." diyerek sözünü kesti. Salih başını salladı. "Akıllı ve yakışıklı müdürüm benim."
***
Salih, Yamaç'ın olduğu koğuşa geldiğinde herkes merakla adama bakmıştı. Salih kimseye fark ettirmeden gözleriyle Yamaç'ı arasa da bulamamıştı. Yamaç uyuyordu o sırada. Salih onu aramayı bırakıp "Selamünaleyküm." dedi koğuşa. Yamaç'ı dövenlerin başı olan adam elini öpüp "Abi hoşgeldin." dedi. Herkes sıra sıra onun elini öperken Salih içten içe ününü kaybetmediğine seviniyordu. Şimdi baştan başlayıp koğuşa ağa olmaya çabalamasına gerek kalmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çukur One Shots
FanfictionNe yaptığımı sorgulamayın, Çukur Fandom'ın buna ihtiyacı var.