Fırtına Öncesi Sessizlik

40 6 2
                                    

Alpheus, beni nereye götürüyor bilmiyorum. Aslında çok da umrumda değil. Pan bunu neden yaptı? Ben de onu geberteceğim. Hem de kendi ellerimle. Ve önümüzdeki büyük engelden de kurtulmuş oluruz.
Alpheus'un sesi düşüncelerimden biraz da olsa uzaklaşmama sebep oldu.
Alpheus:
-Hestia! Burayı hatırlıyor musun?

Kafamı 'evet' anlamında salladım. Birbirimize ilk ve son kez "seni seviyorum" dediğimiz yer burası. Hani şu mükemmel gökyüzü manzarası olan...
Alpheus:
-Seni buraya neden getirdim, biliyor musun?

Kafamı bu sefer sağa sola salladım. Ne verecek bir tepkim kalmıştı ne de herhangi bir şeye hevesim. İçimde olan tek duygu öfkeydi. Deli gibi intikam almak istiyordum.
Alpheus:
-Burada hem yalnız konuşabiliriz hem de daha iyi hissedersin diye düşündüm.

Derdinin ne olduğunu anlayamıyorum. Eğer aklımdan geçen konuşmayı yapacaksa bu halde bile düşündüğü şey bu olamaz ama değil mi? O kadar da değildir.
Sadece susup konuşmasını bekledim.
Alpheus:
-Seni gördüğüm ilk günden beri çok güçlü bir kız olduğunu düşünüyorum. Öylesin de zaten. Nelere göğüs gerdiğinin farkında değil misin bilmiyorum ama biraz düşünsen iyi edersin. Çok kez tökezledin; buna rağmen düştüğün de oldu, düşmediğin de. Düştüysen yanına birinin gelmesini beklemedin hiç, kendi başına kalktın. Her düşüşün seni daha güçlü yaptı. Hepimize cesaret verdin. Hestia, inan bana kimse Pan'in yanında bu kadar süre kalamazdı. Kimse ona fark ettirmeden bunu başaramazdı. Ya da kimse arkadaşlarının gelecek hayatını düşünüp kendini feda edemezdi. Sadece bir ölüm seni bu kadar yıkamaz, yıkmamalı. Kaybettiğin ilk kişi Hephaistos değil. Bunun sen de farkındasın. Zaten birini kaybettiğine değil, birini arkanda bıraktığını düşündüğün için bu kadar kötü hissediyorsun. Ama kimseyi arkanda bırakmadın sen. Hephaistos da zıttını düşünmüyor zaten. Hepimiz sana nasıl güveniyorsak o da sana o kadar güveniyordu Hestia.

Alpheus belki dediklerinde haklıydı hatta bunlar biraz da olsa iyi hissetmeme sebep oldu evet, ama yine de bir ölüme daha izin vermeyeceğim.
Hestia:
-Gözlerime bak. Eski Hestia'yı hiç hatırlatıyor mu sana? Her şeye olumlu bakan, yüzünden neredeyse tebessüm eksik olmayan kızı hatırlıyor musun? Duyguları gözlerinden belli olan kızı... Bak, şimdi öfke ve intikam dışında bir duygu hissedebiliyor musun? Dur ben cevap vereyim: Hayır. Şimdiden sonra da hissedemeyeceksin zaten. Etrafımdakiler ne düşünürse düşünsün artık eski Hestia olmaya çalışmayacağım. O yüzden o Hestia'yı kafandan silip at, bir daha asla hatırlamamak üzere. Şimdi gidelim ve diğerlerini Pan'in elinden alıp şu lanet oyunu bir an önce bitirelim. Tek bir eksik dahi vermeden. Beni anlıyorsun değil mi?
Alpheus:
-Nasıl hissettiğini anlayabiliyorum. Seni değiştirmek isteyen de yok zaten. Yani en azından ben değişmeni istemiyorum. Ayrıca benim için hangi Hestia olduğunun önemi yok. İki Hestia da gayet cesur ve güzel.

Göz devirdim. Ve geldiğimiz yöne yürümeye başladım. Alpheus da bana yetişti.
Elpis, bıraktığımız yerde arabasıyla bizi bekliyordu.
Elpis:
-Kavga mı ettiniz?
Hestia:
-Hayır, hadi gidelim.
Elpis:
-Nereye?
Hestia:
-Beni Pan'in sarayına götürüyorsunuz.
Alpheus:
-Biz ne yapacağız?
Hestia:
-Ne isterseniz.
Elpis:
-Boyut mu atladım? Yoksa Hestia mı boyut atladı? Kısa sürede bu kadar değişmesinin imkanı yok.
Hestia:
-Komik espriler ama hiç sırası değil. Pan'in orada olduğu ve diğerlerini de orada esir ettiği konusunda hemfikir olduğumuzu düşünüyorum. Bizi sarayında ağırladığı için çok şanslı hissedecek. Hadi şimdi gidelim.

Kimse konuşmadan uzun süre yolculuk ettik. Bir saat, iki saat, üç saat... Dört saat olmasına az kalmıştı ki sonunda varabildik. Bundan en çok ben memnundum.
Hiç beklemeden saraya girmek için yürüdüm. Kapıdaki muhafızlar, bizi hiç sorgulamadan içeriye aldılar. Artık burada olduklarına daha da eminim. Başkasının çöplüğünde ötmek biraz zor olacak ama benim için imkansız değil.
Saraya girdiğimde hiç bir yere sapmadan Pan'in odasına daldım. Ve Pan tam karşımda, Doris ve Helios da, onun yanında duruyorlardı.
Pan:
-Biz de seni bekliyorduk.

Gözü muhtemelen Elpis'e ilişmiş olacak ki yutkundu. Sonra da gülümsedi.
Pan:
-Ama sen sürpriz yumurtasın galiba, Elpis.

Elpis, Pan'a öfkeyle bakıyordu. Pan ise tam tersine buraya geldiği için gayet keyifli gözüküyordu. Ben şimdi bunları düşünecek durumda değilim ama.
Hestia:
-Diğerleri nerede!?
Doris:
-Sakin ol canım, bu kadar agresiflik hiç hoşuma gitmez.
Hestia:
-Sabrımı sınamak için mi buradasın sen?
Doris:
-Hayır hayır, beni yanlış anladın. Seni diğerlerinin yanına götürmekten zevk alırız fakat bu kadar sinirli olman senin zararına olmaz mı?

Doris'in girdiği gıcık rolün sinirlerimi daha da tepeme çıkarması yetmiyormuş gibi bir de Helios burnunu soktu.
Helios:
-Sevgilime kibar davranırsanız çok sevinirim. Yoksa benim de size sert davranmam gerekebilir.

Alpheus hiç şüphe etmeden Helios'un boynuna yapıştı.
Alpheus:
-Kullandığın kelimelere dikkat et yoksa sert davranmanın ne demek olduğunu benden öğrenmek zorunda kalırsın.

Cümlesini bitirdikten sonra Helios'u sarsıp ittirdi ve geri yerine geldi.
Doris:
-Beni bu kadar sevdiğini bilmiyordum Alpheus.
Alpheus:
-Diğerlerinin yerini söylüyor musunuz?
Pan:
-Bu yaptığın aptal davranıştan sonra merhamet mi bekliyorsun?
Elpis:
-Kimsenin senden merhamet beklediği yok. Ama eğer bir süre daha susmaya devam edecekseniz siz merhamet etmemiz için yalvarmaya başlayacaksınız.
Pan:
-Neyinize güveniyorsunuz?
Hestia:
-Pekala, konuşma sırası bende. Pan, benim kim olduğumu biliyorsun değil mi? Çok iyi biliyorsun. Peki söyle, bana gerçek anlamda sahip olabilmek için nelerini verirdin? Onun da cevabını ben vereceğim. Her şeyini. Ama benim yerime kimlere sahipsin? Sağında ve solunda duran bu iki beceriksize. Aslında bu inanılmaz komik. Ama gülmeye çok vaktim yok. Sonra gülerim. Ne de olsa son gülen, iyi gülermiş. Şimdi bize diğerlerini getiriyor musun yoksa gidip ben mi alayım?

Pan bir süre durdu. Etrafına baktı. Elpis'e baktı, Alpheus'a baktı. Sonra yanındaki beceriksizlere baktı ve bana döndü.
Pan:
-Tamam kabul.
Helios:
-Ne!? Baba bizimle dalga mı geçiyorsun sen?

Alpheus'a döndüm. Helios'un Pan'a baba dediğini çoktan unutmuşuz. Bu inanılmaz iğrenç hissettiriyor. Ama bunu sonra tartışırız. Her zamanki gibi sonraya ertelemek artık ne kadar canımı sıksa da...
Pan:
-Diğerlerini getirin!
Helios:
-Saçmalıyorsun şu an.
Pan:
-Dediğimi yapın!

Helios ve Doris çaresizce diğerlerini getirmek için gittiler. Onlar gelene kadar 'çıt' bile çıkmadı. 11'in üzerindeki yelkovan, 12'ye geldiğinde hepsi birlikte içeri girdiler.
Bizimkiler, oldukça üzgün ve bitkin gözüküyorlar. Onlar için üzgünüm.
Dione:
-Hestia! Nelere şahit ettiğimizi tahmin edemezsin.
Hestia:
-Her şeyi biliyorum. Ama eminim buna şahit olmak daha berbat bir histir. Şimdi buradan gidelim. Bunları sonra konuşuruz.

Pan'a döndüm.
Hestia:
-Biz çıkıyoruz, görüşmek üzere...

Tekrar karşımıza çıkacaklarını tabii ki tahmin edebiliyorum. Ben de o gün için gün sayacağım zaten.
Pan:
-Hayhay! Çıkabilirsiniz.

Saraydan hiç zorlanmadan, elimizi kolumuzu sallayarak çıktık.
Alpheus:
-Nasıl bu kadar kolay oldu, aptallık.
Hestia:
-Kolay olmadı, sonrasında burnumuzdan getirecek. Pan'i hala tanıyamadın mı? Ama şimdi bunun önemi yok. Çocuklar, nasılsınız?
Hera:
-Gözümüzün önünde patlayan bir silah ve sonrasında da patlayan kafa görmüş gibiyiz.

Yutkundum.
Hestia:
-Yanınızda olmadığım için çok özür dilerim. Gerçekten.
Dione:
-Senin suçun değil Hestia. Sen hepimizi düşünmekten başka, bir şey yapmıyorsun. Buna engel olamadığımız için biz özür dileriz.
Boreas:
-Dione haklı. Güçlerimiz varken bunu yapamadık.
Hestia:
-Kimse kendini veya başkasını suçlamasın. Bu kimsenin suçu değil. Hephaistos bizimle olmayabilir ama bu lanet oyunu, onun için başaracağız.
Himeros:
-Ben de aynı fikirdeyim, Hestia. Artık bunu bitirelim.
Hera:
-Hephaistos, seni tanıdığı için çok şanslı olduğunu ve başaracağımıza çok fazla inandığını söyledi. Unutmadan söyleyeyim.

Küçük de olsa tebessüm ettim.

UYUMSUZ ELEMENTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin