Mektup

49 8 0
                                    

Hestia'nın Ağzından;

Sabah uyanıp her sabah olduğu gibi Pan'in yanına indim. Beraber kahvaltı ederken aklındaki planlarını anlatır her zaman. Gerçekleşmesi imkansız olan planlarını.
Pan:
-Bugün benim için özel olan bir konuğumu, istediğim yerden alıp gelebilir misin?
Hestia:
-Büyük bir zevkle.
Pan:
-Sana bayılıyorum.

Belli ki düşüncelerimiz karşılıklı değil. Bakalım yine hangi işe yaramazı alıp geleceğim. Ama bugün saraydan çıkmam benim lehime olacak. Saraya gelecek olan mektubu rotasına gitmesi için rahatça yerleştirebilirim.
Hestia:
-Ne zaman çıkıyorum?
Pan:
-Ne zaman istersen.
Hestia:
-Odama çıkıp birkaç bir şey almam lazım. Sonra da çıkarım.

Hephaistos'u bulmam gerekiyor. Umarım odasındadır. Odasının önüne geldiğimde kapısını tıklattım. Biraz bekledim ve ses gelmedi. Tekrar tıklattığımda da ses alamayınca odama girdim.
Hephaistos:
-Selam!
Hestia:
-Burada ne işin var!? Ayrıca ödümü patlattın.
Hephaistos:
-Bu kadar korkak olduğunu bilmiyordum.
Hestia:
-Odamda ne işin var?
Hephaistos:
-Merak etme hiçbir şeyine dokunmadım. Konuşmak için birilerini arıyordum da, odanda olmayınca içerde bekleyeyim dedim. Sen neden benim kapımı tıklatıyordun?
Hestia:
-Pan beni birini almam için bir yere gönderiyor. Mektup için iyi bir şans diye düşünüp sana anlatmaya geliyordum.
Şimdi öğrendiğine göre odamdan çıkarsan üstümü değiştireceğim.

Gülümsedi ve utanır gibi yaptı.
Hephaistos:
-Çok özür dilerim.

Hephastios çıktıktan sonra biraz düşündüm. Bu çocuk bana diğerlerini hatırlatıyor. Onları çok özledim. Her neyse duygusallığın sırası değil. Bu sarayda öğrendiğim tek şey duygusuz biri olmak. Bazen gerçekten fazlasıyla işe yarıyor.
Mektubu aldıktan sonra Pan'in yanına gittim.
Pan:
-Hestia, yanında birini ister misin?
Hestia:
-Aslında Hephaistos'u isterdim. Ama onu başka şeyler için saklıyorum. Tek başıma gitmeyi tercih ederim.
Pan:
-Sen nasıl istersen.

Pan'in bana bu davranışını lehime kullanmayı çok düşündüm ama bana güvenmesi için bunu yapamazdım. Resmen tüm gücün ben de olduğunu kabullenmiş ve her dediğimi onaylıyor. Aslında istediği şeyi elde edince beni yok etmek istediğine eminim.
Saraydan dışarı çıktıktan sonra ilk işim mektupların dağıtıldığı yere gitmek oldu. Mektubu verince acil olduğunu ve gün içinde teslim edilmesini istediğimi söyleyip onay aldıktan sonra gitmem gereken adrese doğru yürümeye başladım. En sevmediğim caddeden geçmek zorundayım. Çok kalabalık ve kimse kendinden başkasını düşünmüyor.
Gözüm birine takıldı. Onca insan içinden sadece birine. İçimi kıpır kıpır yapan bu duyguyu tanıyorum. Kıvırcık saçlarını, efsunkar bakışlarını... Bir kez gözlerimin içine bakıp yanımdan geçip gitti. Tanımadı mı acaba? Ya da görmedi mi? Yoksa benim onlara ihanet ettiğimi mi düşünüyorlar? Bunlardan ziyade burada ne işi var?
Alpheus... 5 sene sonra hem de. Bakışları hiç değişmemiş. Ne diyorum ben? Hala onu sayıklıyor olamam. Sadece diğerlerinden birinin olduğunu düşünüp heyecanlandım. O yüzden kalbim bu kadar hızlı atıyor. Başka hiçbir açıklaması yok bunun. Şimdi bunu aklımdan çıkarıp yapmam gerekeni yapmalıyım.
Hedefime vardığımda Pan'den yaşça büyük, güzel bir kadın vardı. Yaklaştım.
Hestia:
-Sanırım beni bekliyorsunuz?
...:
-Ah, evet. Sen Hestia olmalısın.
Hestia:
-Evet, size saraya kadar eşlik etmek için geldim.

Tatlı biriydi ama bu dış görünüşünün altında bir şeytan yattığına eminim. Gözleri her şeyi anlatıyor zaten.
Saraya vardığımızda gözlerim Hephaistos'u aradı, bulamadı. Bu sırada Pan misafiri için büyük bir sofra hazırlatıyordu. Bu kadar önemli olan kişi kim olabilir bilmiyorum. Ama ilk defa gördüğüm kesin.
İçeri bir muhafız geldi.
Muhafız:
-Efendim, size bir mektup geldi.
Pan:
-Getir de okuyayım.

Muhafız bizim yazdığımız mektubu Pan'e verdikten sonra görevine geri döndü. Heyecanla Pan'in gözlerine bakıyordum. Hephaistos hala ortalarda yoktu. Pan'in yüzünde kocaman bir gülümseme oluştuktan sonra bana baktı.
Pan:
-Hestia! Zamanı geldi.
Hestia:
-Mektupta ne yazıyor?
Pan:
-Element kristaline son bir adımları kaldığı yazıyor.
Hestia:
-Peki bu mektup kimden?
Pan:
-Helios.
Hestia:
-Helios mu? Umarım dediği doğrudur. Ona asla güvenmiyorum.
Pan:
-Bunu sarayıma kadar gönderebildiyse başı belada değildir. Bu arada Hephaistos'ta seninle gelsin. Böylece ondan da emin olmuş oluruz. Eğer şüphelendiğin bir şey olursa, bitir işini.
Hestia:
-Aslında senin gelmen iyi olurdu ama misafirini yalnız bırakma. O kadar yoldan gelmiş. Hem zaten ben buraya döndüğümde, elimde kristalle döneceğim. Güven bana.
Pan:
-Sana ne kadar güvendiğimi çok iyi biliyorsun, Hestia.

Gülümsedim ve yanından ayrıldım. Hephaistos'u buldum ve çıkmak için hazırlanması gerektiğini söyledim. İkimiz de hazırlandıktan sonra Hephaistos, hiçbir şeyden haberi olmadığı ve içindeki merakı en aza indirmek istediği için sorular sormaya başladı.
Hephaistos:
-Pan, bizimle geliyor mu?
Hestia:
-Maalesef evet, sen sadece kol kuvveti çalıştığın için sarayda kalmasına sebep olabilecek bir şey bulamadık.
Hephaistos:
-E ne yapacağız şimdi?
Hestia:
-Şaka yaptım. O işi de hallettim. Yapmamız gereken tek şey diğerlerinin nerede olduklarını bulmak. Ayrıca sana anlatmam gereken bir şey daha var.
Hephaistos:
-Dinliyorum.
Hestia:
-Önce saraydan çıkmamız gerekiyor.

Sarayın çıkış kapısı Pan'in ve misafirinin yemek yediği kattaydı. Gitmeden önce ona haber versem iyi olur.
Ben Pan'in yanına doğru giderken Hephaistos, kapıya doğru yöneldi.
Hestia:
-Hephaistos! Buraya gel, önce Pan'e haber vermemiz gerekiyor.

Hephaistos'la birlikte odaya girdik.
Pan:
-Çıkıyor musunuz?
Hestia:
-Evet.
...:
-Sürekli övdüğün, çocuğundan bile farklı görmediğin kız bu mu?
Pan:
-Evet, nam-ı diğer ateş prensesi.

Sıkılmaya başladım. Kadının tavırları onu boğmam için yalvarıyor. Bu ateş prensesi hepinize hakkettiğinizi vermek için gün sayıyor.
...:
-Yanıma gelebilir misin?
Hestia:
-Üzgünüm ama acelemiz var.
...:
-Nereye gidiyorsunuz?
Hestia:
-Sizi hiç ilgilendirmeyen bir yere.

Pan alttan alttan sırıtıyordu. Belli ki kadınla sadece çıkarı için bir araya gelmiş. Bilseydim en başından ona göre davranırdım.
...:
-Biraz ukala birisin sanırım. Ama yanıma gelmeni istiyorum.
Hestia:
-Bu sarayda bizim dediklerimiz olur, eğer sözünün geçmesini istiyorsan kendi çöplüğünde ötmek için yola çıkman gerekiyor.
...:
-Nasıl bu kadar saygısız olabilirsin? Hem de bana karşı!
Hestia:
-Kim olduğunu bilmiyorum. Ve sadece tek bir kişinin, kim olduğunu bilmemesi yeterince sayılabilir biri olmadığın anlamına gelir. Pan'in namı her yerden duyuluyor. Pan dediğimizde akıllara gelen tek bir kişi oluyor. Bu da başarmış demek. Ondan tavsiye almak için mi buradasın?
...:
-Kes sesini artık! Pan, bahsettiğin şeyleri kabul ediyorum ama sadece şu kıza kim olduğumu göstermek istediğim için.

Pan fazla sevinçli gözüküyordu. Sanırım yine istemeden Pan'in yararına bir şey yapmıştım. Hafif üzgünüm ama bu bana daha da güvenmesini sağlayacak. Pan'e bakıp gülümsedim. O da bana göz kırptı.
Pan:
-Çıkabilirsiniz Hestia, dediklerimi unutma ve haber vermeye çalış.
Hestia:
-Merak etme Pan, başarmadan karşına çıkmam.

Yine gururlu gülümsemesini yaptıktan sonra odadan çıktık.
Hephaistos:
-Bir gün bu dilin başına iş açacak. Demedi deme.
Hestia:
-Nerede susmam gerektiğini biliyorum, merak etme.

Saraydan dışarı çıktığımızda Hephaistos yine merakını bastırmak için soru sordu.
Hephaistos:
-Ne anlatacaktın bana?
Hestia:
-İçerdeki kadını almaya gittiğimde diğer elementlerden birini gördüm. Başta pek emin değildim her yer kalabalıktı ve hareket halindeydik. Ama sonra beni takip ettiğini hissettim. Belli ki beni tanımış. Yani onlar da benimle iletişime geçmek isterse orta noktada buluşacağız ve bu yararımıza olacak.
Hephaistos:
-Eğer buradaysa onu bulmamız daha kolay olur. Ama ya o değilse?
Hestia:
-Aslında, ondan başkası olamaz.

Evet ondan başkası olamaz çünkü kalbimin kan pompalama hızı, bunu apaçık ortaya döktü zaten. Sadece bulmamız gerekiyor. Umarım hala buradadır.

UYUMSUZ ELEMENTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin