Bul Beni

31 4 1
                                    

Alpheus'un Ağzından;

🎵🎶

Çok uykum geldiği için bir odaya çekilip uyumaya karar verdim. Yatağa geçtim, yastığımı düzelttim. Kafamı yastığa koyduktan sonra biraz odayı inceledim. Ve gözlerimi kapattım. Ya da kapatamadım mı? Neredeyim? Neden etrafımda boyumdan beş kat büyük taş duvarlar var?
Duvarlara dokundum. Çok soğuklar. Parmak uçlarımda hissettiğim soğuk önce beynime vurdu, sonra da tüm vücuduma yayıldı.
Etrafı incelemek için birkaç adım attım. Labirent mi burası? Devasa bir labirent...
Ne yapacağım peki şimdi? Sıkışıp kalmış olamam değil mi? Nereye doğru yürüyeceğim? Nasıl çıkacağım buradan? Çıkabileceğimi umut ediyorum. Herkes başardı ben neden başaramayayım ki? Ama ya çıkamazsam? Burada çürüyüp gitmek istemiyorum. Yalnız kalmak istemiyorum. Biri bana yol göstersin lütfen. Yalvarırım biri bir işaret versin. Çok küçük bir işaret bile olsa yeter- Bir saniye, ben bu sesi tanıyorum. Hem de çok iyi tanıyorum. En azından yalnız değilim. Bu içimin az da olsa rahatlamasına sebep oldu. Hestia'nın içimi rahatlatması benim kötü hissetmeme sebep oluyor aslında ama şimdi bunları düşünemem.
Hestia:
-Bul beni, nefesin kesilinceye kadar uğraş. Hadi bul beni, artık! Kapılır mısın? Sonu gelmez sandığın o fikirlere koy beni, artık.*

Yürümeye başladım. Gördüğüm yollardan yürüyorum. Nereye gittiğimi bilmiyorum. Sadece sese doğru yürüyorum, o kadar. Duvarların yüzüme vurduğu serinlik, sese doğru attığım her adımda ısınmaya başlıyor. Hestia'nın sıcaklığını her adımda daha çok hissediyorum.
Neden sustu peki? Burada böylece kaldım mı?
Alpheus:
-Hestia!

Ses vermedi. Nasıl bir şeyin içine düştüm böyle?
Alpheus:
-Hestia, neredesin? Niye konuşmuyorsun?

Hestia'nın yardımına muhtaç kalmak berbat hissettirse de şu an yapabilecek hiçbir şeyim yok. Korkak biri olmanın getirdiği bir ceza olmalı bu. Ya da ne yaptığını bilmeyen bir salağın...
Olduğum yere çakıldım. Kendi başıma hiçbir şey yapamıyorum. Birinin beni iteklemesine ihtiyacım var, birinin benim elimi tutup yardım etmesine ihtiyacım var.
Hadi Hestia, ne olursun tekrar konuş. Buna çok ihtiyacım var. Bunu demek kötü hissettiriyor ama gerçekten sana ihtiyacım var. Hem de çok fazla...
Aptalım, ona bunu yapacak kadar aptalım ben. Ne oldu bana böyle? 5 sene öncesine dönmek istiyorum.
Hestia:
-Ama zor tabii. Tüm o sahip çıktığın anlamsız düşler gibi yokla ellerinle. Ara bul beni, çıkarıp kurtar bu kısır döngü bitirir beni. Artık...*

Son kez ettiği yardım ona biraz daha yaklaşmamı sağladı. Artık duvarlara dokunup hissettiğim sıcaklığa göre yürümekten başka çarem yok. Ama bu sıcaklık için duvara dokunmama gerek kalmadığını fark ettim. O kadar çok hissediliyor ki, sinirli olduğunu buradan bile anlayabiliyorum.
Yüzüme vuran rüzgar yakıp geçiyor. Ama ben bu yakan rüzgara adım atmaktan çekinmiyorum. Yanlış yollara girip geri çıktığım da oluyor. Ama asla pes etmiyorum. Çünkü edemem. Eğer pes edersem burada yalnızlıktan geberip giderim.
Yalnız kalmak beni her zaman korkutur. Bu yüzden sürekli birilerini arayış içinde olurum. Berbat biri olmamı sağlasa da kendimi tatmin etmemin tek yolu buymuş gibi geliyor. Belki yaptığım şeyler yalnız kalmama sebep olacak ama şimdiden sonra da geriye dönemeyeceğimi çok iyi biliyorum.
İşte Hestia! Tam karşımda bir sandalyede oturuyor. Önünde bir masa. Masanın üstünde de bir... Silah mı!? Bu nasıl bir oyun böyle?
Alpheus:
-Başardım mı?
Hestia:
-Daha hiçbir şeyi başaramadın.
Alpheus:
-Peki bu silah ne alaka?
Hestia:
-Neden gözlerin o kadar tedirgin? Korktun mu sen?
Alpheus:
-Hayır, korkmadım. Saçma geldi sadece.

Hestia ayağa kalktı. Yavaş adımlarla masanın önüne gelip silahı eline aldı. Önce inceledi, sonra da bana doğrulttu.
Alpheus:
-Hestia, ne yapıyorsun?
Hestia:
-Korkmana gerek yok. Bu silah benim değil, senin.
Alpheus:
-Anlamadım?
Hestia:
-Al şu silahı!
Alpheus:
-Hestia ne saçmalıyorsun?
Hestia:
-Al dedim!

Hestia'ya yaklaşıp ellerim titreyerek silahı elinden aldım.
Hestia:
-Güzel, şimdi tetiği çek.
Alpheus:
-Saçmalıyorsu-
Hestia:
-Tetiği çek, Alpheus!

Dediğini yaptım. Hestia çok ama çok sinirli gözüküyor.
Hestia:
-Hadi, durma.
Alpheus:
-Ne yapacağım?
Hestia:
-Beni öldüreceksin.
Alpheus:
-Anlamadım.
Hestia:
-Evet anladın. Hadi!

Silahı Hestia'ya doğrulttum. Ellerim bugüne kadar hiç olmadığı gibi titriyordu. Nasıl yaparım böyle bir şeyi? Aklım almıyor.
Hestia:
-Korkma Alpheus, çünkü bu beni ilk öldürüşün olmayacak.
Hadi, yap şunu. Neden duruyorsun? Yoksa çok zor mu geldi? Bu kadar korkak olduğunu bilmiyordum.

Hestia gülmeye başladı. Asla susmayı denemiyordu. Sürekli konuşuyordu. Söylediği her cümle tekrar tekrar kulağıma gelip her seferinde daha da yükseliyordu. Gözlerimi kapattım ve ne kadar istemesem de istediği şeyi yaptım. Silah sesiyle gözlerimi açmam bir oldu.

Hestia:
-Çok korktun galiba. 'Hestia' diye ağlıyordun. Korkudan ter attın, şu haline bak.
Alpheus:
-Başka ne dedim?
Doris:
-Hiçbir şey demedin, Alpheus. Dalga geçiyor.
Boreas:
-Bir görev daha tamamlandı. Artık element kristalini alabiliriz değil mi?
Elpis:
-Evet alabilirsiniz! Başardınız! Doris de görevini buraya gelmeden önce yaptı.
Hestia:
-Sen nereden biliyorsun? Ayrıca ateş elementine sahip erkek görevini yapmadı. Yapamayacak da.
Elpis:
-Benim nereden bildiğimi sonra konuşuruz. Ateş erkeğiniz de kendini feda ederek görevini tamamladı. Şimdi element kristalini almaya gitmemiz gerekiyor. Oraya sizi ben götüreceğim.

Her şeyin bir görev olması beni çok rahatlattı. Ama yine de içimde beni rahatsız eden bir şeyler var. Ne olduğunu anlayamadığım bir şeyler...

UYUMSUZ ELEMENTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin