Geriye Giden Adımlar

48 8 2
                                    

Hestia'nın Ağzından;
Saraydan çıktık çıkmasına ama nereye gideceğiz, nasıl bulacağız meçhul. Hephaistos ne düşünüyor merak ediyorum doğrusu.
Hestia:
-Ne yapmayı düşünüyorsun?
Hephaistos:
-Aslına bakılırsa hiçbir fikrim yok.
Hestia:
-Ama saraydan çıkmadan önce aklında bir şeyler var gibiydi.
Hephaistos:
-Aslında, eğer bu hafta içinde buraya geldiyse, gara ya da havalimanına gidip son bir haftada seyahat eden kişilerden, bulmak istediğimiz ismi aratmak vardı aklımda.
Hestia:
-Hadi ama! Daha iyi bir fikrin yok mu gerçekten?
Hephaistos:
-Üzgünüm, en mantıklısı bu.
Hestia:
-Başka bir şansımız yok gibi. Aslında düşününce de fena gelmedi. Denemekten zarar gelmez. Hadi yapalım.

Hephaistos'la birlikte en yakın tren garına gittik. O kondüktörle konuşurken ben etrafı incelemeye başladım belki biriyle denk gelirim diye. Çünkü Alpheus herkesi toplamıştır. Yani... Umarım.
Bir an kalabalığın içinde babamı gördüğümü sandım.
Hephaistos:
-Hestia! Neydi şu çocuğun adı?
Hestia:
-Alpheus.

Hephaistos'a hızlıca cevap verip tekrar çevirdiğimde kimse yoktu. Sanırım deliriyorum.
Kondüktör, öyle birinin yakın zamanda bu trenlerden herhangi biriyle seyahat etmediğini söyledi. Tam da beklediğim gibi.
Hestia:
-Hephaistos, bütün garlara ve havalimanlarına gitmemiz zaman kaybettirir. Ve sonucunda elimize hiçbir şey de geçmeyebilir. Benim daha iyi bir fikrim var.
Hephaistos:
-Neymiş o?
Hestia:
-Yalnız kalmalıyım.
Hephaistos:
-Neden peki?
Hestia:
-Çünkü birinin bizi takip ettiğini hissediyorum. Aslına bakarsan öyle olduğunu umut ediyorum ve eğer bizimkilerse senin bir elemente sahip olduğunu asla düşünmezler, bu yüzden de yanımıza gelmezler. Yani biz onları değil, onlar bizi bulmalı.
Hephaistos:
-Umarım hissettiğin gibi bizi takip edenler onlardır.
Hestia:
-Tabii birileri bizi takip ediyorsa.
Hephaistos:
-O zaman ben seni gara bırakmış gibi yapacağım.
Hestia:
-Çok iyi fikir.

Hephaistos, bana sarıldıktan sonra el sallayarak gardan çıktı. E ama nerede bekleyeceğini konuşmayı unuttuk. Her neyse bunu düşünmenin zamanı değil.
Orta parmağımı, işaret parmağımın üstüne koyup gözlerimi kapattım. Alpheus lütfen doğru bir şey yapmış ol, lütfen.
Bir şeyin gerçekleşmesini istediğimde böyle yapıyorum. Yani bir nevi totem.
Beni bulmalarını o kadar içten dilemiş olacağım ki bir el omzuma dokundu. Önce gülümsedim, sonra gözlerimi açtım. Arkamı dönecek cesareti kendimde bulamıyordum. Ben kendi kendimi dönmek için zorlamaya başlamadan omzumdaki el, beni kendine çevirdi ve sımsıkı sarıldı. Babam olduğunu omzuma dokunduğu an anlamıştım zaten.
Koskocaman 5 sene geçti görmeyeli, hissetmeyeli. Ama artık buradalar. Öyle değil mi?
Babam yüzüme baktı. Hafif duygusal ve endişeli bakıyordu gözlerime. Bense dışarı duygularımı vuramıyordum ama içimde ne ateşler yanıyordu. Babamın en derinime inip o duyguyu hissettiğine eminim. Onu çok özledim.
Gözlerim hemen diğerlerini aradı. Önce Dione'yi gördüm. Çok güzelleşmiş ve ağzı kulaklarında. Ona karşılık hafif bir tebessüm ettim. Daha fazlasını dışarı vurmak için fazla korkaktım sanırım.
Dione'nin peşiden Himeros... Onu herkesten çok özlemiştim. Tebessüm bile etmedik birbirimize ama ikimizde ne hissettiğimizi çok iyi biliyorduk.
Sonra Boreas'ı gördüm. Eskisinden çok daha yakışıklı ve çekici olmuş. Büyüdüğümüze inanamıyorum.
Boreas'ın yanında tabii ki Hera vardı. Hera, her zaman bana üst seviyede biri gibi geliyor. "Dört dörtlük" tanımı için en uygun kişi sanırım.
Hera'nın yanında da Doris var. Mavi gözleri hala çok etkileyici. Ama bakışları değişmiş, sanki kendini beğenmiş biri gibi duruyor. Umarım benim gibi, dışarıdan böyle gözüküyordur.
Son olarak da Alpheus. Onunla sadece göz göze gelip diğerlerine döndüm. Tek bir saniyelik bakışım bile içindekilerini hissetmeme yetmişti. Evet, büyümüş ama bakışları hala aynı. Her neyse kendi aklımı karıştırmak istemiyorum.
Dione:
-Seni çok özledik Hestia.

Sadece gülümsedim. Dione, Boreas'a döndü.
Dione:
-Sanırım haklıymışsın. Gerçekten yeni Hestia'yla tanışıyoruz.
Boreas:
-Evet, ben demiştim.
Hestia:
-O zaman kendimi tanıtayım.

Ellimi, el sıkışmak için ortaya uzattım.
Hestia:
-Ben Hestia. Nam-ı diğer Pa-

Ne diyorum ben? Kendimi böyle tanıtmaya o kadar alıştım ki... Alışkanlıklarımdan kurtulmam zaman alacak anlaşılan.
Hestia:
-Nam-ı diğer "ateş prensesi".

Tebessüm ettim. Kimse elimi sıkmayınca önce yumruk yaptım, sonra da aşağı indirdim.
Doris:
-Tanıştığımıza umarım memnun oluruz.

Doris'e doğru adım attım ve tam karşısında durdum. Boyu benimle neredeyse aynıydı. Ama ben biraz daha uzun kalıyordum. Başımı yukarı kaldırdım ve üstten bakmaya başladım.
Hestia:
-Anlamadım.

Yüzü birden asılınca gülümsedim.
Hestia:
-Her neyse çok güzel görünüyorsun.

Doris önce utandı sonra o da gülümsedi. Eski Hestia'dan kalan kırıntıları doğru zamanlarda kullanmayı umut ediyorum. Yoksa herkesi kendimden uzaklaştıracakmışım gibi duruyor.
Ares:
-Benim bile beklediğim Hestia bu değildi.
Hestia:
-Evet, haklısınız. Ama hayatta kalmamın yolu buydu. Ayrıca eski Hestia'yı unutun. Baştan tanışıyoruz.

Boreas'a dönüp göz kırptım. Ve aklıma birden Hephaistos geldi.
Hestia:
-Bunları sonra konuşuruz. Asıl ateş elementine sahip kişiyi buldum. Helios, sadece rol çalmış. Yani sonradan ihanet etmedi, en başından beri, bizden biri değildi.
Hera:
-Peki, kimmiş?
Hestia:
-Siz gelmeden önce yanımda olan kişi. Sizin burada olduğunuzu umut ederek tek kalmam gerektiğini düşündüm. Ve gitmesini söyledim. Ama nereye gideceğini hiç konuşmadık. Muhtemelen buralardadır. Yani umarım. Onu bulup Alpheuslara geçelim.
Alpheus:
-Peki bundan benim haberim var mı?
Hestia:
-Artık var.

Alpheus tam bir şey söylemek için ağzını açtığında yürümeye başladım. Diğerleri de peşimden geldi. Onun da lafı içinde sıkışıp kaldı.
Dışarı çıktığımızda Hephaistos'u görmeme çok sevindim. Bir an uzaklaşacak diye ödüm kopmuştu. Bizi görünce hemen yanımıza geldi.
Hephaistos:
-Selam.

O da benim gibi soğuk. Çünkü bu Pan'in altın kuralı. Onun yanında olabilmen için duygularını belli etmemen, sert ve soğuk görünmen gerekir.
Himeros:
-Siz hepiniz böyle misiniz?

Dione yanıma yaklaştı.
Dione:
-Fazla iyi bir çocukmuş.

Ben de gülümsedim. Ama olabildiğince içten. Sonra da herkesin duyabileceği şekilde asıl konuya döndüm.
Hestia:
-Tam anlamıyla hepimiz bir aradayız. Ve farkında mısınız bilmiyorum ama bunca senedir hiçbir yol katedemedik. Olduğumuz yerde sayıyoruz. Artık oturup ne yapacağımıza karar verelim ve bir an önce bitsin bu saçmalık.
Konuşabilmemiz için en uygun yer de Alpheus'un evi. Hadi Alpheus, götür bizi.

Alpheus önce beni baştan aşağı süzdü. Sonra da ağzını araladı.
Alpheus:
-Rica mi etseydin keşke?
Hestia:
-Sihirli sözcük olayını biz çoktan kapattık. Sen götürecek misin, götürmeyecek misin ondan haber ver. Boşa zaman kaybetmeyelim.

Alpheus göz devirdikten sonra yürümeye başladı. Ben de yol arkadaşım olarak Hephaistos'u seçmiştim. 
Biraz yürüdükten sonra Dione ve Himeros, yanımıza geldi. Bir süre konuştuktan sonra babam beni yanına çağırdı.
Ares:
-Aslında başından beri duygularını gizleyen biri olmanı istemiştim. Ne hissettiğini sadece gerçekten seni sevenler anlasın diye. Mesela ben gözünün içine baktığımda tüm duygularını hissedebiliyorum. Böyle biri olduğunu bilmek gurur verici. Ama onlar senin dostların.
Hestia:
-Hiçbir zaman kimin gerçek dostumuz olduğunu bilemeyiz. Eğer birinin gerçek dostum olduğunu hissedersem o zaman içimi ona hiç düşünmeden açabilirim.
Ares:
-En azından Dione'ye bunu yapma.

Aslında babam haklıydı. Dione, bana hepsinden farklı geliyordu.
Bunların dışında söylemediğim bir şey kalmıştı.
Hestia:
-Bir de ben bıraktığın o küçük Hestia değilim baba.

Gülümsedim. Gülümsedi.

UYUMSUZ ELEMENTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin