Duvara Toslamak

33 7 2
                                    

Alpheus:
-Ortam daha da hüzünlenmeden size Elpis'i tanıtayım. Bazılarınız anlamayacak ama Hestia'nın birden ortadan kaybolup bilmeceyle döndüğü gün, ona bilmeceyi Elpis vermiş. Bize de çok yardımcı oldu. Ayrıca Pan'i tanıyor ve ondan nefret ediyor.
Boreas:
-Bir kişi fazla olacak mıyız yoksa gitmek zorunda mısın?
Elpis:
-Sizinle devam edebilirim. Bu sorun yaratmaz. Zaten element eksikleriniz var.
Alpheus:
-Bu arada buna ihtiyacımız olabilir.

Alpheus, ateş elementi kolyesini ortaya uzattığında hızlıca boynumu kontrol ettim. İki kolyem de boynumdaydı. Şaşkın bakışlarımızın konuşmamıza sebep olmadığını anladığındaysa sessizliği o bozdu.
Alpheus:
-Helios'un kolyesi. Gidip tişörtüne yapışmamın sebebi buydu.
Hestia:
-Bazen şaşırtıyorsun. İşimize yaramaz. Sende kalsın.
Alpheus:
-Bizde de birkaç numara var hanımefendi, o kadar küçük görmeyin.

Kolyeyi cebine koydu. Yaptığı şey beni cidden şaşırtmıştı.
Hestia:
-Biriniz planı anlatsın.
Boreas:
-Başarmamız gereken görevler var hala. Yani ne desek bir anlamı olmayacak.
Alpheus:
-Bu yüzden bize gidelim.
Himeros:
-Yani planımız yatmak. Öyle mi?
Dione:
-Aynen öyle. Bizim de biraz dinlenmeye ihtiyacımız var ama di mi Hestia? Hem kahve içeriz. 

Hafifçe gülümsedim.
Hestia:
-Dione'ye katılıyorum.
Hera:
-Benim de gördüklerimi beynimden silebilmem için uzun bir uykuya ihtiyacım var.

Alpheus'un evine gittiğimizde bu sefer her şey daha huzurlu. Sürekli beni izleyen ve her yaptığıma bir lafı olan birinin olmaması iyi hissettirmek için yeterli. Ben salonda otururken yanıma Dione geldi.
Dione:
-Kahve içelim mi?
Hestia:
-Olur, hem biraz konuşmuş oluruz ama bu sefer dışarda yapalım bunu.
Dione:
-Süper fikir. Ne zaman çıkıyoruz?
Hestia:
-Diğerlerine haber verelim. Sonra da çıkalım.
Dione:
-Çocuklar, biz biraz dışarı çıkıyoruz!
Alpheus & Himeros:
-Nereye!?
Hestia:
-Sizsiz bir yere.
Dione:
-Biraz kafamızı dinleyemeyecek miyiz?

Alpheus ve Himeros önce birbirlerine sonra bize baktılar. Sonra yine aynı anda konuştular.
Alpheus & Himeros:
-Biz de gelelim mi?
Dione:
-Bence biz baş başa gitsek daha iyi olur.
Himeros:
-Tamam öyle olsun ama ilk ve son kez. Sonra özlüyoruz, yani daha doğrusu ben özlüyorum. Kusura bakma Alpheus.
Alpheus:
-Hiç sakıncası yok. Yalan da değil aslında.
Hestia:
-Biz çıktık.
Alpheus:
-Dikkatli olun ve geç kalmayın.

Cevap vermedik. Normal bir hayatımız varmış gibi bir kafeye gidip kahve içecek olmak çok daha heyecanlı çünkü.
Hestia:
-En son bu maceranın başında bu kadar heyecanlanmıştım.
Dione:
-Ben de aynı fikirdeyim.

Hemen gidip güzel bir kafeye oturduk. Kahvelerimizi beklerken düzgünce konuşma fırsatımız oldu.
Hestia:
-İyi şeylerden mi konuşmalıyız yoksa kötü şeylerden mi?
Dione:
-Kötü daha fazla şey görmek ya da duymak istemiyorum.
Hestia:
-Ben de iyi olarak ne konuşacağımı bilmiyorum.
Dione:
-Alpheus.
Hestia:
-Ne!?
Dione:
-Başından beri birbirinize karşı bir şeyler hissettiğiniz çok açık. Hatta eminim bunu sadece ben fark etmemişimdir.
Hestia:
-Alpheus ve ben mi? Güldürme beni Dione.

Dione, 'hadi ama' der gibi gözlerimin içine baktı. Ben de biraz direndikten sonra pes ettim.
Hestia:
-Pekala sen kazandın. Alpheus'u her gördüğümde kalbim olması gerekenden fazla kan pompalıyor, avuç içlerim terliyor ve ne yapacağımı şaşırıyorum. Bunlar o kadar belli oluyor mu? Sen nereden anladın?
Dione:
-Bunları hiç belli etmiyorsun. Ama bakışların her şeyi ortaya koymaya yetiyor.
Hestia:
-Şimdiye kadar birlikte olma ihtimalimiz yoktu. Şu an var ama şimdi de bunu dert edemeyecek kadar fazla ve ciddi dertlere sahibiz.
Dione:
-Haklısın ama her şey bir gün yoluna girer. Merak etme. Bunları da çok düşünme.
Hestia:
-Beni gerçekten iyi hissettiriyorsun. Teşekkür ederim. İyi ki yanımdasın.
Dione:
-Arkadaşlar bunun için var di mi?

Gülümsedim. O da gülümsedi.
Biz biraz da gelecekteki hayallerimiz hakkında konuşurken kahvelerimiz geldi. Geldi gelmesine ama garson iki bardağın da, düşmesine sebep olduktan sonra orada öylece durup yüzümüze baktı.
Hestia:
-Biraz dikkat edemez miydin? Yanabilirdik!

Ne cevap gelmişti ne de bir kıpırtı olmuştu. Ben de garsonun ne halt ettiğini anlayabilmek için yüzüne baktığımda karşılaştığım gözler beni fazla derinden yaraladı.
Hestia:
-Dione! KOŞ!

Yanımızdaki küçük duvardan atladıktan sonra tüm hızımızla koşmaya başladık.
Dione:
-Nasıl önceden fark edemedik?
Hestia:
-İlk gelen garson Helios değildi çünkü.
Dione:
-Nereye gideceğiz?
Hestia:
-Bilmiyorum Dione. Evin yerini belli edemeyiz. Diğerlerini arayacağım.

Telefonumu cebimden çıkarıp Boreas'ı arayacakken elimden düşürdüm.
Hestia:
-Hassiktir!? Umarım kırılmıştır.
Dione:
-Bir de ben şansımı deneyeyim.
Hestia:
-Düşürmemeye çalış. Kendini de telefonu da.

Dione, Himeros'u aradı. Benden daha becerikli olduğu çok belli.
Dione:
-Alo? Himeros, Helios peşimizde!
-Bilmiyorum işte, oldu bir şekilde.
-Şimdi bunları boş ver. Sen Hera'ya ve Boreas'a söyle, telefonun sinyalinden olduğumuz yeri bulmaya çalışsınlar. Ve bizi kurtarmaya sakın hepiniz gelmeyin.
-Merak etme başımızın çaresine bakabiliriz.

Telefonu kapattı.
Hestia:
-Ne diyor?
Dione:
-Dikkatli olun, yakalanmamaya çalışın tarzında şeyler diyor. Çok da önemi yok. Biz ne kadar daha koşacağız onu söyle.
Hestia:
-Şu ilerdeki yol ayrımından sola döneceğiz. Arkana bakma sana zaman kaybettirir. Sola döndüğün gibi hiç düşünmeden atla. Düştüğümüzde biraz canımız acıyacak. Bağırmamaya çalış.
Dione:
-Ne!?
Hestia:
-Bana güveniyor musun?
Dione:
-Tabii ki.
Hestia:
-O zaman bir saniye bile düşünme, olur mu?

Yol ayrımına geldik ve sola döndük.
Hestia:
-ŞİMDİ!

İkimiz de hiç düşünmeden aşağı atladık. Uzun denilebilecek bir boyuttaki duvardan aşağı, sert bir betonun üstüne ve evet, hiç düşünmeden...

UYUMSUZ ELEMENTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin