(Yayımlanma Tarihi; 02.09.21)
•••
Duyduğum kelimelerle kaşlarım çatılırken omzumdaki elleri gevşedi ve yavaşça üzerimden çekildi. Gayriihtiyari bir şaşkınlıkla, "Sen misin?" diye sordum.
Cevabını zaten az önce verdiği sorumu sadece kasılı çenesi ile dinledi. Hiçbir kelime etmemeye yemin etmiş gibi öylece saniyelerce dikildi karşımda.
"Bu durumun yine de seninle bir ilgisi yok. Kendi kafalarında kurup oynadıkları bir şey için seni suçlayacağımı mı düşündün?"
Ağrı kesici serum yavaş yavaş etkisini göstermeye başlarken kolumu dikkatlice hareket ettirdim. Yerinden bir milim kıpırdamadan hareketlerimi izlemeye devam ediyordu.
"Konu benim ne düşündüğüm mü sizce? Ölebilirdiniz belki de." Cümlesini tamamlayamadan gözlerimi sımsıkı yumup açtı. Bana neler yapabileceklerini düşünüyor olmalıydı, haklıydı. Sesini sakin tutmaya çalışsada sinirini gözlerinden anlayabiliyordum. Kasılı vücudu ve çenesi benim için yeterli iki yapboz parçasıydı.
"Ölmedim. Hiçbir şeyim yok, kendini suçlamak için yer mi arıyorsun? Beni Eren'in yanında görselerdi de kaçırabilirlerdi. Amaç can yakmak değil mi? İki kapı da aynı yola çıkıyor."
Önümden çekilip kendisini tekrar koltuğa bıraktığında herhangi bir cevap vermedi.
Bunu verecek bir cevabı olmadığından değil benimle daha fazla konuşmak istememesinden dolayı yaptığını düşünüyordum.Saatlerce o koltukta ben yatakta sessizce oturduk. Gece saat 3-4 sularında uykudan zar zor sıyrılarak duyduğum mırıltılarla gözlerim hafifçe aralanırken yan tarafımda, başını koltuğun sırt kısmına yaslamış, alnında boncuk boncuk terlerle mırıldanan Asrınla gözlerim tamamen aralandı.
Üzerimdeki hastane örtüsünü bir tarafa çekerken yaralarıma mümkün olduğunca dikkat ederek yattığım yataktan yavaşça doğruldum. Oturmaktan hem belim hem de kalçalarım ağrımaya başlamıştı.
Yatağın çıkardığı o demir sesine biraz kaşları çatılsa da çok sürmeden düzeldi. En azından uykusunda çatmıyordu o güzel kaşlarını. Yakışıklı yüzü pul pul terler içinde kalmıştı. Gördüğü rüya her neyse anlamsızca mırıldanıyor başını hafifçe oynatıyordu.
Elimi koluna hafifçe temas ettirip adını söylediğimde hiçbir tepki vermemesine şaşırmıştım. O bir bordo bereliydi ve normal bir zamanda ben yataktan kalkmadan fark edeceğinden adım kadar emindim.
Görevden döner dönmez buraya geldiği için yorgun olmalıydı. Ya da dağ bayır gezmekten yorgun bedeni hasta düşmüştü. Elim ağır ağır nemlenmiş alnına değdiğinde aniden gözlerini açtı ve ben daha ne olduğu anlayamadan çevik bir hareketle koltuktan fırladı, bedenimi tam tur çevirerek sırtımı sertçe duvara yasladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARFINAZAR ~İçimdeki Yıldırım~
Teen Fiction"Fazla vaktinizi almayacağım, direkt konuya gireceğim. Birçok şeyin farkındayım. Bana karşı beslediğiniz duygularınızın da, her görev emrinde dönüşümü beklediğinizin de, her yara aldığımda acı çektiğinizin de hepsinin farkındayım." Gözlerini gözler...