Eva;
Mr. Brown'un arkasındaki öğrenci kalabalığında başı çekiyordum. Hastaların ruhsal sağıkları en az bedensel sağlıkları kadar önemlidir! İç sesim Mr. Brown'u taklit etmişti. Saatlerdir hastanenin içi yetmezmiş gibi özel işlerinin peşinde de koşuyordum.
''Eva!'' dediğinde bir adım öne çıkıp yanında yürümeye başladım. ''Son bir hasta sonra herkes dağılabilir. Bugünü bitiriyoruz.'' Dediğinde kafamı olumlu anlamda sallayıp bir adım geri çekildim ve arkamda haber bekleyen kalabalığa dönüp işaret parmağımı kaldırıp
'Son bir' diye fısıldadım ve kalabalığın mutluluğunu görünce ben de güldüm. Yorgunluklarını anlıyordum. Mr. Brown'un sınırı yoktu. Bu yoğunluk içinde özel hayatına mükemmel vakit ayırıyordu. O özel hayattan sadece ben ve onun haberi vardı. Hergün gönderdiğim çiçeklerin sahibi öğrenilseydi okulun dedikodu kotasını doldururdu. Mr. Brown durunca hepimiz durduk. Bize dönüp suratlarımızı inceledi ve memnun olmayan şekilde kafasını salladı.
''son hastanız suratlarınızı düzeltin. Beyin ameliyatı olacak ve beynindeki tümör sayesinde duygularınızı okuyabilme yeteneğine sahip. Göreceğiniz hasta belki de bir daha asla karşılaşamayacağınız bir hasta. Şimdi düzeltin kendinizi.'' Durup bize vakit tanıdı. Ben hiçbir değişiklik yapmadım. Her zaman nötr durmayı severdim.
Mr. Brown kapıyı tıklatıp büyük ferah odaya adımını atınca biz de arkasından girdik ama hasta görüş açımıza girmeden durduk. Çünkü tıpçılar da buradaydı. Bayan Tess bizi görünce başıyla selam verdi. Tabi bu selam hocamızaydı. Mr. Brown başıyla selamını karşıladı. Bayan Tess'in öğrencileri de bizim gibi neredeyse on kişiydi.
''Lütfen, Mr. Brown gelin. Bizim işimiz az kalmıştı.'' Derken hastasına geri döndü. Biz içeri tam anlamıyla girip hastayı gördüğümüzde arkadan kızların iç çekişini duyduk. Ben son anda kendime hakim oldum. Hastamız çok yakışıklıydı. Arkamdan gelen sesler yüzünden arkamı döndüğümde kendilerini toplayan grupla karşılaştım. Memnun gülüşüme engel olamadım. Mesleğimizin güzel yanı hızlı sahte duygular edinmemizdi. Önüme dönüp kenara çekilen tıpçıların alanına yayıldık.
''Eva!'' Mr. Brown'un sesiyle bir adım tekrar öne çıkıp dosyasını ona verdim. Dosyayı açıp okudu. Sonra bana geri verdi.
''Çok yorulmuşlar.'' Hastanın sesiyle ona baktık. ''Şuan benimle ilgilenmiyorlar, kızlar dışında.'' Gülümseyip göz kırpınca tek kaşımı kaldırdım. Bu bile dikkatimi çekmiyordu.
''Haklısınız Bay Gier ama eminim ki sizin gibi birini görmemekten iyidir... Eva devam et.'' Dediğinde derin bir enfes aldım.
''Temporal lob da bulunan tümör olduğu tespit edildi. Hastaneye geliş sebebi giderek artan baş ağrıları ama daha önce ki psikiyatri tedavisinde konulan teşhis obsesif kompülsif bu yüzden duygular a takık olduğu söyleniyor. Anladığımız kadarıyla temporal lob da bulunan tümör algılama yetisini fazlasıyla arttırıyor.'' Dedim. Mr. Brown memnun olmamıştı. Bana ters bir bakış attı.
''Yorgun ve hiç akademik olmayan bir dil kullandın. Hocanı kızdırdın.'' Bay Gier'in sesiyle Mr. Brown'a üzgün gözlerle baktım. Sadece yorgundum. O gözlerini kaçırıp hastasına baktı.
''Ah, siz bir harikasınız.'' Hayrandı. Sadece psikolojik bir vaka olarak görmüyordu. Mr. Brown tıp okumuş biriydi. Psikolog değil psikiyatriydi. Sola çekilip duvarın kenarına geçtim. Bay Leo'nun üçüzlerine bakmak hayatımı daha kolay yapabilirdi. Elimdeki kağıtlara notlar alırken bu düşünce sürekli kafamda dolaşıyordu.
''O üçüzlerin adam yediğini duydum.'' Yanımdaki sesle yerimden sıçradım. Sesin geldiği yöne baktım. Adam tepemde dikelmiş bana bakıyordu. Bir adım yana kaydım. Kişisel alan bilgisi sınırlıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eva; Gelecek Umuttur
Romance29 Ocak 2015-28 Mayıs 2016 Amerika, Avusturalya, Türkiye, İngiltere,Filistin, Suriye.... Ülkelerin değişmesi hiçbir anlam ifade etmiyor. Birbirini tanımamaları da.... Habersiz oldukları yaşamları yıllar önce bir kez birleşmişti. Sırada gelecekteki y...