İyi okumalar.
Eva:
''Ben söylemiştim.'' Hira gururla önüne dönüp kahvesinden bir yudum aldı.
''En son iki hafta önce biraradalardı.'' Melisa da şaşkınca önüne döndü.
''Kız güzel.'' Dedim ve ben de bakışlarımı çektim. Üçümüzde kendi dünyamıza döndük. Kızın kim olduğunu öğrenince tüm büyü kaybolmuştu.
''Eva, sihirli kaynaklarına sorsana bu kitabı bulabilirler mi?'' Melisa telefonunu uzatıp bana kitabın resmini gösterdi.
''Mesaj at bunu, Angelina'ya soracağım.'' Dedim. Telefonumu çıkardım. Melisa'nın gönderdiği mesajı sekreterim diyebileceğim kişiye attım. Altına sadece 'Bul' yazdım. O sırada telefonuma mesaj geldi. Mr. Brown'dandı. Telefonumu elime almayı bekliyordu. Hissediyordu bunu. Her seferinde bana mesaj atması artık tesadüfü geçmişti.
'Hasta dosyamı unutmuşum. Derslikte masanın üstündeki tek dosya. Online randevum var. Getir.'
Yazan mesajla yerimden fırladım. Kızlar bakışlarını bana dahi çevirmedi. Ben çantamı kapıp koşarken arkamdan konuştuklarımı duydum.
''Mr. Brown yine ne istedi acaba...'' sadece bu kadarını duyabilmiştim. Gitmem gerekiyordu. Dosyayı alıp derslikten odasına yetiştirmem lazımdı. Yemekhaneden çıkarken kalabalık yüzünden yavaşladım ve dengemi kaybederek birine çarptım.
''Özür... Dilerim.'' Derin bir nefes aldım. Yemek yedikten sonra koşmak iyi fikir değildi.
''Önüne baksana!'' diyen sesle çarptığım kişiye baktım. Becca denen kızdı. Yanında Adam dikeliyordu. Şuan o ikisiyle uğraşamayacaktım. Tek kelime etmeden kalabalığa hiç kibar davranmadan koşmaya başladım.
''Günaydın.'' Diye mırıldandığını duymuştum Adam'ın ama umurumda değildi. Dersliklere gitmek için sağa dönmem gerekti ama yanlışlıkla sola dönmüştüm. Geri dönüp sağa giderken kimse görmemiştir İnşallah beni rezillikti. Aceleden sağımı solumu karıştırmıştım. Derslik diğer binaydaydı, Mr. Brown'un odası diğer binadaydı. Bu kadar düzenli bir adamın bunu yapması çıldırtıyordu insanı. Kartımı okutup derslikle hastane arasındaki koridoru açtım. Koridordan koşarken karşıdan başka biri girdi ve kendi kartımı çıkarıp oyalanmamak için daha hızlı koşmaya başladım. Derslik koridoruna çıktığımda psikoloji katına gitmeliydim...
Dosyayı alıp hastane bölümüne geçtiğimde tek adım atacak gücüm kalmamıştı. Asansör bekleyecektim. Asansör düğmesine bastığımda bir adım geri çekilip asansörün gelmesini beklimeye başladım. Asansör durup kapısı açıldığında kalabalık beyaz önlük giymiş insan yığını kaynıyordu.
''Sanırım yer yok...'' Diye mırıldandım. Diğer asansör üst kata çıkmıştı bile. Arkamı döndüğüm anda ses engel oldu.
''Ben inecektim bu katta.'' Diyen sesle arkamı döndüm. Samuel kalabalığın arasından çıktı. Geriye biraz açılan kalabalığın arasına hiç düşünmeden girdim. Kapının kapanışını izledim.
''O nereye gittiğini sanıyor!?'' Cerrahi asistanların şefi şaşkınca arkaya döndü. Kalabalıktan ses çıkmadı.
''Acilde not defterini unutmuş onu alacak.'' Yanımda duyduğum tanıdık sesle kafamı çevirdim. Adam tam yanımda dikeliyordu. Tepemden hocasına bakıyordu. Gözleri biranlığına bana çevrildi. Saliselik bir olaydı. O saliselik bakışlar asla masum değildi. Samuel'i o göndermişti! Bakışlarımı ondan ayırmadım, ona baktığımı biliyordu. Asla bana bakmadı.
'Psikiyatr'
Asansörün içinde yankılanan bilgilendirme sesiyle bakışlarımı kaçırdım. Kapı açılır açılmaz hızla indim. Benden ne istiyordu. Onunla olamayacak kadar farklıydık. Bunun farkında olacak kadar zekiydi. İkimizde aptal insanlar değildik. Bunu bile bile üzerimize gitmemize gerek yoktu. Her şeyin farkındaydı ama susuz kalan balık gibi çırpınıyordu. Tam olarak durumu buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eva; Gelecek Umuttur
Romance29 Ocak 2015-28 Mayıs 2016 Amerika, Avusturalya, Türkiye, İngiltere,Filistin, Suriye.... Ülkelerin değişmesi hiçbir anlam ifade etmiyor. Birbirini tanımamaları da.... Habersiz oldukları yaşamları yıllar önce bir kez birleşmişti. Sırada gelecekteki y...