13. Bölüm

10.7K 682 29
                                    


İyi okumalar.

Eva;

''Ölmediğine emin misin?'' diye sordum. Henri cevap vermedi. Ters şekilde bakmakla yetindi. Adam'ı dövmeyi yorulduğu için bırakmıştı. Adam'ın kendini savunmak dışında verdiği tek bir karşılığı yoktu. Dayağını paşa paşa yemişti.

''Sevgili misiniz?'' abimin cümlesiyle ona döndüm. Bir adım uzaklaştım.

''Ne saçmalıyorsun?'' inanmaz gözlerle ona baktım. O da cevap vermedi. Önüne döndü.

''Sevgilinse... Of cümle dahi kuramıyorum!'' Henri konuşunca ona döndüm. Kafam ikisi arasında gidip geliyordu. Bu dedikleri çok çirkindi. Adam ve ben! O hayatımı geçirmek istediğim insan değildi. Kafamdaki insan çok farklıydı. Nasıl bir hayat geçirmek isterse insan o kişiye yönelirdi. Nasıl hayat yaşarsa öyle insanlarla olurdu. Kendi çevremizi kendimiz belirlerdik.

''Benimle saygılı konuş!'' işaret parmağımı Henri'ye doğru salladım. Onun ablasıydım. Bunu unutmayacaktı.

''Yalan mı? Resmen kolunu tutmuş aranızda mesafeyi kapatmıştı. Dışarıdan kavga ediyor gibiydiniz.'' Henri durup bana döndü. Aynı anda ben de durup döndüm. Haddini aşıyordu.

''Evet, kavga ediyorduk. O... O...'' durdum. ''İngilizce ile kendimi ifade edemiyorum!'' omzumdaki ceketi çekiştirdim sinirle. Türkçe konuşmaya başladım. ''O herifle nasıl beni yakıştırırsın. Bu yaptığın iğrenç. Hakaret ediyorsun bana! Beni tanımıyor musun?''

''Sen...''

''Yeter! İkiniz de yanınızda abiniz olduğunu unutuyorsunuz.'' Abim aramıza girdi. İkimiz de sustuk. Yerimizden hareket etmedik. Birbirimize ölümcül bakışlar atıyorduk. ''Eva üşüyor.''

''Hadi, gidelim.'' Henri abime karşılık verdi. Beni kolunun altına çekti. Bu hareketine güldüm. O benim her şeyimdi. Onunla olan ilişkimiz çok farklıydı. Abimle de samimi sevecen bir ilişkimiz vardı ama Henri ile olan ilişkimiz farklıydı. O bizim gibi soğukkanlı değildi, üzüldüğünü belli ederdi, kırılırdı hemen. Küçük kardeşte olması gereken tüm özellikler vardı.

-

''Tamam.'' Dedim bıkkınlıkla. Telefonu sağ kulağımdan sol kulağıma geçirdim. Henri dakikalardır konuşuyordu.

''O yanına gelirse hemen uzaklaş sonra bana haber ver. Abimin işi bitsin geliyorum. İşte arabam olsa...''

''Henri, kapat telefonu.'' Dedim. O buna niyetinin olmadığını belli edercesine derin bir nefes aldı. Onu beklemeden kapattım. Küçük kardeşler bazen büyük kardeşlerden daha çok sorun çıkarabiliyorlardı. Benim küçük kardeşim tam bir küçük kardeşti. Ailenin şımarığı, sevgi arsızı, müsrif, istediğini elde etmek için duygu sömürüsü yapmaktan kaçınmayan en önemlisi büyüklük taslamayı seviyordu. Onu asıl küçük kardeş yapan şeyse merhametiydi. Bir o kadar da sinirli olmasıydı.Telefonu çantama koyarken Henri'yi düşünüyordum. Onun sinir sorununu ele almamız gerekecekti. Bu ona düzenli namaz alışkanlığını kazandırma sürecimden daha zor olacaktı. Müslüman olduğunu biliyordu ve namaz kılmanın farz olduğunu biliyordu.Ben onu sadece tetikliyordum. Şimdi o siniri...

''Dikkat etsene!'' çarpıştığım kişi üzerime bir şey dökmüştü. Düşüncelerimi bölen dökülen değil bağıran sesti. O bana çarpmıştı. Ben onun verdiği tepkiyle bağırmıştım. Hızla kafamı kaldırıp çarpıştığım kişiye baktım. Kafamı kaldırdığım anda gülmeme engel olamadım. Adam'ı bu suratla okulda beklemiyordum. Gülmeme engel olmak için ağzımı birbirine yapıştırdım. ''Kahvemi döktün!''

Eva; Gelecek UmutturHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin