Athan;
Hastahane odasından içeri girdiğimizde ince koridorun sonuna geldiğimizde dondum. Oda... Burası lüks bir otelin kral dairesi olmalıydı. Piyona, lüks bir yatak, pahalı tablolar, biblolar, tütsüler, soyunma paravanı, dolap ve beni daha şok eden Oturma takımı olmuştu!
''Televizyon eksik.'' diye dalga geçtim. Burası hastahane odasıydı. Kral dairesi değildi.
''Kim bu devirde televizyon izler ki?'' dalga geçtiğim soruyu ciddiye almıştı Rosalinda. Yanımda dikeldiği için ona döndüm. O ise eğilip ayakkabılarını çıkardı. Şaşkınlıkla yere bakışlarımı çevirdiğimde odayı kaplayan devasa İran halısı gördüm. ''Sakın ayakkabı ile basma!'' Koşarak yatağa zıpladı.
''Rosalinda! Nasılsın?'' dedim. Bu sorum ciddiydi. İyi olmadığına emindim, bunu yapan bir insan iyi olamazdı.
''İyiyim, Athan. Sen nasılsın? Dur cevap verme umurumda değil.'' dedikten sonra yanındaki konsola uzanıp görmediğim bir şeyler yaptı. Odanın içinde kısık sesli piyona sesi yayılmaya başladı.
''Bunlar... Gerekli miydi?''
''Lütfen, Athan! Tabi ki önemli. İyileşme sürecimde sıradan bir hastahane odasında kalamazdım. Uyutulursam başımda piyona çalan birinin olmasını istiyorum. Ayrıca sen tabloları seversin. Hepsi İngiltere'deki Greenwood malikanesindeki dünyaca ünlü ressamların orjinal tabloların kaliteli replikası. Somalili çok yetenekli bir ressam bulduğumu söylemiş miydim? Gerçeğini ayırt edemeyeceğin replikalar yapıyor...'' Rosalinda anlatmaya devam ederken onun dediği gibi ayakkabılarımı çıkardım. Onu dinlemiyordum. Gözüme çarpan bir tablonun yanına ilerledim. Sıradan bir portre gibi duran sıradan değildi. Tabloda tek renkli olan kısım mavi gözlerdi. Bu tablo...
-Geçmiş-
''Avustralya da sanat okuluna gidiyorsun, alanın resim...'' Eva durmuş beni süzüyordu. Tam karşımda saçları özenle toplanmış eli çenesinde beni süzen kız çok güzeldi. Daha önemlisi çok zekiydi. ''Seni bu eve aldığımı öğrenirlerse Eva'nın arkadaşıyım demen yeterli.'' dedi ve beni süzmeyi bıraktı. Arkasını dönüp geniş ve uzun koridorda yürümeye başladı. Söylemese dahi onu takip etmeye başladım. Kaç yaşında olabilir? Sevgilisi var mıydı?İskoç muydu? Evlatlık mıydı? Benimle balık kroket yer miydi? Bu sorular zihnimden geçerken koridordaki tablolardan birine gözüm takıldı. Durup tabloya bakmaya başladım.
Çok tanıdık gelen çizgiler portre resmine aitti. Tek renklendirme gözler olarak kullanılmıştı. Çıkık elmacık kemikleri, düzgün burun, hafif kare çene, gür saçlar yakışıklı adamı ölümsüzleştirmişti resimle. Yanımda hissettiğim sıcaklıkla kendime gelip yan tarafıma döndüğümde kızıl saçlarla karşılaştım. Bu kızın mesafe anlayışı yok muydu? Elini uzatıp tablonun altındaki küçük tabelayı gösterdi.
Picasso 'Abraham Greenwood'
''Kendisi büyük büyük dedem. Micheal Greenwood'un babası, Abraham Noah Greenwood'un isim babası, Picasso'nun en yakın arkadaşlarından biri. Ona gençlik yıllarında hediye edilmiş bir portresi. Kimse fark etmez bu tabloyu. Diğer ünlü tabloların arasında kaybolmuş bir eser. Seni bu tabloya çeken ne?'' sorusuyla sırıttım. Meraklı.
''Çizgiler tanıdık.'' demekle yetindim. O da cevap vermedi bir süre sessizce tabloyu seyrettik. Bu mavi renge Greenwood mavisi demek istiyordum. Genlerini hiç bozmadan aktarabiliyorlardı. Bu inanılmazdı. Yanımda sabırla resmi incelememi bekleyen kız bu tabloyu kaç kez incelemişti. Allah biliyordu sadece. O ise sabırla ve sıkılmadan tabloyu incelememi bekledi. Sabırla....
-Günümüz-
Rosalinda'nın omzuma dokunmasıyla sıçradım. Yanıma geldiğini hissetmemiştim. Tablonun önünde durmuş benimle onu izliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eva; Gelecek Umuttur
Romance29 Ocak 2015-28 Mayıs 2016 Amerika, Avusturalya, Türkiye, İngiltere,Filistin, Suriye.... Ülkelerin değişmesi hiçbir anlam ifade etmiyor. Birbirini tanımamaları da.... Habersiz oldukları yaşamları yıllar önce bir kez birleşmişti. Sırada gelecekteki y...