25. Bölüm

7.2K 587 44
                                    

İyi okumalar

Eva;

Ağzımdaki lokmayı yutmadan yenisini ısırdım. Isırdığım lokmayı yutmadan diğerin ısırdım. Bunu bir kez daha tekrarladığımda ağzımdaki lokmaların birleşerek yutamayacağım kadar büyüdüğünü fark ettim. Ağır ama yutmama imkan sağlayabilecek boyuta gelmeleri için çiğnemeye başladım.

''Bunun olmasını bekliyordum.'' Adam elindeki suyu bana uzattı. Ondan bir şey almak istemiyordum. Yemeğe gelmiştim onunla ama beni tehtid ettiği içindi... Düşününce ondan almak istediğim bir şey vardı. Suyu hızla alıp bir yudum aldım. Ağzımdaki kocaman lokmayı yutması daha kolay olmuştu.

''Kitabımı versen ve...''

''Yemek yiyelim dedim. Sen ise tek başına yedin.'' Önümde bitmesi için bir çatala ihtiyacı olan tabağımı gösterdi. Bıkkınca nefesimi dışarı verdim. Arkama yaslandım. Kucağıma serdiğim peçetemi alıp ağzımın kenarlarını sildim. Tabağımın kenarına bıraktım.

''Bu ortamları sevmiyorum...'' elimle etrafı gösterdim. New York'un en lüks restoranlarından birindeydik. ''Fikrimi bana sormadın.''

''böyle ortamlarda büyüdüğünü düşündüm. Herkes böyle ortamları sever.'' derken yemeğine devam ediyordu. O benim gibi saldırganlık göstermemişti.

''Severdim.'' dediğimde bakışları beni buldu. Acı şekilde gülümsedim. ''Senin asla görmediğin, arka masada oturan kadının bakışları olmasaydı, garson her geldiğinde bana başka bir canlıymışım gibi davranmasaydı, böyle ortamlara geldiğimde kapıda rezervasyonum olduğu halde soyadımı duyana kadar küçümser bakışlar atmasalardı... Sevmeye devam ederdim.'' Adam dediklerimden sonra kucağındaki peçetesini çekip masaya bıraktı. Şaşkınlıkla bana bakıyordu. ''Ben bunlar için kimseyi suçlamıyorum. Barış vaat eden Obama'nın döneminde nefret bakışları arttıysa suçlanacak kişi insanlar olamaz. Bize barışı eşitliği vaat eden kişilerin bunu neden başaramadıkları olur. Adam... Eğer bana sorsaydın bu restoranda değil bir alt caddedeki restorandı seçerdim. Oranın etleri daha leziz.'' dediğimde Adam sırıttı.

''Tüm mesele et mi?'' derken arkasına yaslandı.

''Tüm mesele o değil elbette. O etin üstündekiler.'' elimi öne uzatıp derimi çekiştirdim. Sonra Adam sır vermişim gibi göz kırptım. ''Ama tatlı olarak buranın üstüne başka restoran tanımıyorum.'' Garsonla göz göze gelince onun masamıza kadar gelmesini bekledim. Tatlı siparişini Adam'a fırsat vermeden söylediğimde masamızın toplanıp tatlılar için boşalması bir olmuştu.

''Sanırım gurme olan sensin.''

''Ah, pek sayılmaz ama seyahat eden bir ailem var. Benim onlarla seyahat etmem asla sorun olmadı. Büyükannemin New York'u sevmesi... Berbat yemek yapar.'' derken suyumdan bir yudum daha aldım. Salonun diğer ucundaki masada otururduk. Büyükannem güzelliğinin farkındaydı. Bunu gösteriş için kullanmaya bayılırdı. Genetik olarak iyi genlere sahip olmasının yanı sıra kendine bakardı. Torunu olduğumu asla söylemezdik. İnanmazlardı. Salonun diğer ucundaki o ayrıcalıklı masa asla tanık olmaması gereken konuşmalara şahit olmuştu.

''Sanırım o yemekleri hatırladın?'' Adam'ın sorusuyla bakışlarımı salonun diğer ucundaki masadan ayırdım. Kafamı olumlu anlamda salladım.

''Tuhaf şekilde ailenin tek yemek yapamayan kişisidir. O kadar kötü yemek yapar ki hayvanlar dahi o yemek yaparken kaçar.'' gülmeme engel olamadım. Büyükannemin köpeği bir keresinde ölü taklidi yapmıştı. Zavallı köpekçik.

''Eğlenceli olmalı.'' Adam'ın sorularla deştiği hayatım onun asıl merak ettiği değildi. Bunu çok iyi anlıyordum. Tatlılarımız geldiğinde geri çekilip servimizin tamamlanmasını bekledim. O sırada Adam'ı inceledim. Gergindi. Masanın altında durmadan hareket ettirdiği bacaklarından anlaşılıyordu. Sırıttım, hayatta ne olduğunu anlama çabası herkesi ziyaret eden bir misafirdi. Çünkü düşünüyorduk o yüzden vardık. Garson geri çekildiğinde Adam bana baktı. Onu incelediğimi fark etti. Bakışlarımı kaçırıp öne doğru eğildim. Tatlımı kokladım. Bu çikolata kokusunu seviyordum. Bu çikolata kadar kalitesini, İsveç'te ve Eminönü'nde yemiştim. Hepsi damakta ayrı tat bırakıyordu.

Eva; Gelecek UmutturHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin