Eva;
Kalem kağıda her değdiğinde çıkan ses sanki beni rahatlatıyordu. Hızlı hızlı bir şeyler karalıyordum. Sınıfta profesörün sesi yankılanıyordu ama not almıyordum. Bir süre sonra oluşan sessizliği fark ettim. Yavaşça kafamı kaldırdığımda profesör tam suratıma bakıyordu. Sınıfta onun baktığı yöne dönmüştü. Bana. Sınıf fazla kalabalık değildi. Bu kadının dersini çok kişi seçmezdi. Çünkü kendisi masraf gerektiren tüm yöntemleri önerirdi. Yöntemler etkiliydi ama masraflıydı. Dersi seçen kişi sayısı da ona göre oluyordu.
Profesörün bakışları elime kaydı. Asla kalemi kağıda değmesini kesmiyordum. Karalamaya devam ediyordum ama profesörle de bakışıyordum.
''Eva, dikkatimizi dağıtmak istemezsin.'' dedi.
''Tabi ki istemem devam edin hocam.'' derken dahi kağıdı karalıyordum. Kadın inatla bana bakıyordu. Kendimi rahatlatıyordum. On kişilik sınıfta yanımdakiyle konuşsam daha mı iyi olacaktı.
''Dışarı çık.' derken bakışlarını bana çevirdi. Omuz silktim yerimden kalkıp çantamı topladım ve arka kapıdan çıkmak yerine ön kapıdan çıkmayı tercih ettim. ''Eva! Sen bu fakültenin başına gelmiş en...'' cümlesini tamamlamasına izin vermeden kapıyı kapattım. Duymadım. Kafamda o kadar çok konu vardı ki... Büyükbabamın sabah sesi iyi gelmiyordu bu benim aklımı meşgul ediyordu. Beynimin küçük bir bölümünde ise Adam'a kaba davranışım vardı. Böyle yapmamalıydım. İnsan olmaya çalışıyordum. Birilerine değer vermeye en ufakta olsa hayatlarını değiştirmeye çalışıyordum. Mezun olduğumda vakit ayırma fırsatı bulduğum Greenwood vakfının başına dahi geçmeyi düşünüyordum. Fonların doğru yerlere harcandığını kimlerin hayatına dokunduğunu yönetmek istiyordum. Noach o vakıfla yaptıkları...
Düşüncelerim cebimde titreyen telefonumla bölündü. Halbuki derin konulara giriyordum. Ders için sessize aldığım telefonu titreşimde unutmam şanstı. Telefonu cebimden çıkardığımda ekranda yazan isimle koridorda yürümeyi kestim. Telefonu açtım. Yavaşça kulağıma dayadım.
''Eva?''
''Evet.'' demekle yetindim. Telefondaki kişi memnuniyetini belli eden şekilde nefesini verdi.
''Seni arıyorum, neredesi...'' O sırada koridordan dönen sarışın uzun boylu yakışıklı adamla telefonu kulağımdan çekip kapattım. Hızla ona doğru yürümeye başladım. O da bana doğru geliyordu.
''Burada ne işin var!?'' diye bağırdım. Bana doğru gelirken oluşan gülüşü silindi. Yan yana geldiğimizde kolundan tutup peşimden sürüklemeye başladım. Kapısı açık ilk bulduğum sınıfın birine daldım. Sertçe öne doğru iterek o uzun boylu adamı öne doğru fırlattım. ''Soruma cevap ver burada ne işin var!'' bu sefer bağırmak yerine sessizce tısladım. O ise sakince önümde reverans yaptı. Bu hareketi daha çok sinirlenmeme sebep oldu. Ellerimi yumruk yapmakla yetindim. Dişlerimi de sıkıyordum.
''İngiliz aksanın sanki bozulmuş, Amerika da yaşamak seni bozmuş Bayan Greenwood.'' derken aksanını daha çok vurguluyordu. Öksürdüm. Dilimle dudaklarımı ıslattım.
''Bazen...'' yavaşça ona yaklaştım. Etrafında dönmeye başladım. Aksanımı onun gibi baskın yaptım. ''Senin yaşamana neden izin veriyorum diye düşünüyorum, Stephan...'' tam önünde durdum. ''Ah, dua et Müslümanım.'' bir adım geriye adım atarken sırıttım. ''Kurallara dahi uymuyorsun.''
''Ben... Özür dilerim. Şaka kaldırırsın diye düşünmüştüm.'' dediğinde kendime engel olamadım ve koluna vurdum.
''Seni Amerika da özellikle New York şehrinde New Young da görüldüğün yayılırsa ne olur biliyor musun?'' tam gözlerinin içine baktım. ''Stephan, seni ajan olarak kullandığım ortaya çıkar. Bu kadar başarılı bir kariyer hayatın varken nasıl gerizekalı olabiliyorsun?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eva; Gelecek Umuttur
Romance29 Ocak 2015-28 Mayıs 2016 Amerika, Avusturalya, Türkiye, İngiltere,Filistin, Suriye.... Ülkelerin değişmesi hiçbir anlam ifade etmiyor. Birbirini tanımamaları da.... Habersiz oldukları yaşamları yıllar önce bir kez birleşmişti. Sırada gelecekteki y...