Eva;
Mr. Brown ile makaleleri karıştırırken sinirlenip geri çekildi. Bu hareketine anlam veremedim. Doğrulup ona baktım. Aniden böyle bir tepki vermesini beklemiyordum.
''Lanet makaleyi nereye koydum!'' kendi kendine söylendi. Siniri makalelere değildi. O sırada elini tam önündeki kağıtların üstüne koyunca dikkatim kağıtların üzerindeki yazılara kaydı. Bu Mr. Brown'un aradığı makaleydi. Uzanıp makaleyi aldım. Mr. Brown'a doğru salladım. 'İnanmıyorum!'' kağıtları elimden aldı ve karıştırdı. ''Çok yorgunum çok.'' gözlüğünü çıkarıp masanın üzerine koydu. İlk defa onu bu kadar net inceleme fırsatı yakaladım. Bu ilk defa yıllar sonrasını belirtiyordu. Üç yıldır asistanıydım ve ben doğmadan önce ailemizin bir parçasıydı.
Göz çevresinde oluşan kırışıklıklar gülmeden dahi orada duruyorlardı. Alnında oluşan derin izler yılların düşünceler içinde geçtiğini gösteriyordu. Ağzının yanında oluşan çizgiden hafifçe sarkan yanakları, birkaç günlük sakalından belli olan beyaz teller yaşlılığın acımasızca Mr. Brown'u bulduğunu gösteriyordu.
''Küçükken size... Soyadınız kahverengi ama siz bembeyazsınız yoksa siz makyaj mı yapıyorsunuz demiştim. Hatırlıyor musunuz?'' sorumla MR. Brown aniden kafasını kaldırdı. Gözlerinden geçen hüzün ve mutluluk duygusunu gördüm. Görmemezlikten geldim. Dağılan masanın üzerini toplamaya başladım.
''Evet, evet... Sen beş yaşlarındaydın... O zamanlardan canavar gibiydin. Zeki, kurnaz, atik, yetenekli sen başaydın.'' derken dalıp gitti. Ben masanın etrafında dönüyordum, dağınıklığı toplamak için. Mr. Brown bir süre sessiz kaldı. ''Deden... Micheal seni çok özel yetiştirdi. Diğer çocuklarında yaptığı hatayı sende yapmadı. Biliyor musun? Sert bir ergenlik geçirdin. Micheal'a senin için serseri olarak ölecek demiştim.'' dediğinde şaşırma sırası bendeydi. Durup Mr. Brown'a baktım. Böyle bir konuşmayı ilk defa anlatıyordu. Ben ilk defa duyuyordum.
''O ne dedi?'' sorum fısıltı şeklinde çıkmıştı. Mr. Brown anlamadığım bir gurur gülümsemesi takındı. Masanın üzerinden gözlüğünü alıp silmeye başladı.
''Bu konuşmayı dün gibi hatırlıyorum. Hafızamdan silinmeyecek bir anı o bende. Sen o sırada Amerikalı iş adamlarının masasında herkese kök söktürüyordun. İnsanlar sana korku ve saygı karışımı bir ifadeyle bakıyordu. Sen ise serseri kimse umurunda değil insanlara güç gösteri yapıyordun. Ben Micheal'a serseri olarak öleceğini söylediğimde elindeki şampanya kadehini bıraktı. Bana dönüp tam gözlerimin içine baktı. O gece senin üzerinden gözlerini ayırdığı tek andı. 'O kendi saygısını kazanmaya çalışıyor. Bu yolda hatalar yapacak, hiçbir saygı hatasızlığı kabul etmez. Güç hatalarımızdan doğar. Serseri olarak dahi ölse herkes ona hayran olacak. O kendi olarak var oldu bu dünyada. Bu söylediğimi asla unutma Brown bir gün sende ona saygı duyacaksın.' bakışlarını tekrar sana çevirdi. Asla ayırmadı bütün gece.'' Mr. Brown susup dolan gözlerime bakarken daha çok sırıttı. Akmaması için burnumu çektim. Bakışlarımı kaçırıp masayı toplamaya devam ettim. ''Dedenin haklı olup olmadığını sormayacak mısın?'' Mr. Brown'un sorusuyla durdum. Ona bakmadım.
''Ben bu hayatta iki şeyi merak ediyorum. Birincisi Allah için iyi bir kul oldum mu? İkincisi dedemin saygısını kazandım mı? Geri kalan meraklarım bir şekilde cevabını buluyor.'' dedim ve işime geri döndüm. Dağılan kalemler, makale ararken karışan dosyalar kitaplar hepsi koca masanın üzerinde birbirine girmişti.
''Deden her zaman haklıydı. Onun hiçbir zaman yanıldığını görmedim. Harvard Üniversitesine kabul edildiğimde sıradan bir kasabada sıradan bir maden işçisinin oğluydum. Babam tıp okumamı istemedi. Hukuk okuyarak daha kolay para kazanacağımı söyledi.Ben ise onu dinlemedim ve bir gece sessizce evden kaçtım. Fakültede hayatımı değiştirecek insanla tanışacağımı düşünmezdim. Eva, deden hep yakışıklıydı. Kızlar sadece ona parası için bakmazdı. Dışarıdan kibirli, küstah gözüken Micheal kimsenin inanmayacağı bir meslek seçmişti. Psikolog olacaktı. Bu komik duruyordu. Kimsenin bilmediği bir durum vardı. Micheal tam bir İngiliz sinsiliğine Yahudi gaddarlığına sahipti. İnsanları dinler gözlemler ve onları çok iyi analiz ederdi. Harvard'ın popüler çocuğuydu. Siyaset bilimcileri münazaralarda rezil eder, sanatla ilgili her aktiviteye katılırdı. Enerji tükenmezdi. İşin tuhaf tarafı bendeki ışığı ilk fark eden o olmuştu. İnsanlar beni dışlarken o beni en yakın arkadaşı yaptı. Eva... Büyük büyük dedeni tanısaydın asla böyle olmazdın. Ortodoks Yahudilere taş çıkaracak kuralları vardı. Bu kurallar Micheal'ın hayatını tamamen değiştirdi. Üç yılda okulu bitirecek olan Micheal'ı okuldan aldı ve büyükannenle evlendirdi. Zaten çok zengin olan Greenwoodlar artık tahmin edilemez bir servetin sahibiydi. Büyükannen, Rachel... Micheal'dan biraz daha zengindi ve tek varisti. Micheal hiçbir zaman babasına hayır demedi, üç çocuğunun yetişmesinde her zaman katkısı oldu ama Rachel'ın sözünden asla çıkmadı. İstemediği üç sonuç aldı. Rosalinda serseri bir hayat sürüyor, Alexandra yani annen Türk-Müslüman bir adamla evlendi ve o adamdan çocuk yapıp çocuklarına bakmadı bile, Abraham Noah alkolik bir kadınla evlendi ikiz çocukları oldu karısı alkollü araç kullanırken trafik kazası geçirip öldü, Noah ikiz çocuklarıyla başbaşa kaldı. Micheal bunları Rachel yüzünden izlemek zorunda kaldı. Taki babası ölene kadar. Tüm mirasın ona kalması için elinden geleni yaptı, başardı. Bir yıl sonra Rachel'dan daha zengin olduğunda her şey değişti. Diyeceksin bunları neden anlatıyorsun Mr. Brown çünkü bu olayların hepsinde deden haklıydı. Rosalinda fazla baskıdan kaçtı, annene eğer babanla evlenip çocuk yaparsa çocukların iki kültür arasında kalacağını ve uyum sağlayamayacaklarını, Noah ise alkolik kadının bir gün hayatından acı şekilde ayrılacağını söyledi. Bunları söylerken elbette böyle dümdüz söylemedi yada söyleyip geçmedi. Kendi hayatında kaybettiklerini çocuklarının hayatında var etmeye çalıştı ama olmadı. Sen onun en büyük eserisin. Sıra sana geldiğinde pandora oluyor. Pandorayı asla açmıyor. Senin hakkında konuştuğunda hep haklı oluyor.'' Mr. Brown uzun konuşmasını bitirdiğinde masayı toplamıştım. İşim bittiğinde bakışlarımı ona kaldırdım. Gözlüğünü takmıştı. Beni daha iyi görüyor olmalıydı.
''Çok uzun süredir aile dostumuzsunuz. Varlığınız ailemin içinde benden de eskiye dayanıyor. Evet, bu kadar olayı bilmeniz beni şaşırtmadı ama neden sadece saygı duyuyorum demediniz? Bende sizi uzun süredir tanıyorum Mr. Brown bunu söyleyemeyecek kadar gururlusunuz. Sizden başka kimse mükemmel olamaz. Dedem asla çocuklarının gittiği yollara karışmadı. Söylediğiniz düşünceler Rachel'a ait. Rachel ile aranızda olan iğrenç olaylar beni alakadar etmiyor. Ona büyükanne dahi demek istemiyorum. Rosalinda serseri olmadı sadece kendini mutlu etmeye çekildi, annem babamla severek evlendi, Noah ise... Onu o yola iten sevgili Rachel. Bize gelince Mr. Brown, kardeşlerim ve ben Micheal Greenwood tarafından büyütülmekten memnunuz, iki medeniyeti farklı kültürler arasında doğmak ve büyümek bizi başarılı kılan bu. Sizden daha iyi olacağım bu yolda beni mükemmel yapacak olan bu. Son olarak Rachel ile aranızda olanları biliyorum. Sadece ben zamanı geldiğinde insanların canını yakarım onun haricinde kimsenin hayatı beni ilgilendirmez. Rachel'a söyleyin benim ağzımdan laf alamayacak. Bu küçük numaranız için teşekkür ederim en sevdiğim kalemimi buldum.'' elimdeki kalemi ona doğru salladım. Düşünmeden arkamı dönüp derslikten çıkmak için hamle yaptığımda durdum. Son kez rengi atmış Mr. Brown'a döndüm. ''Micheal Greenwood, benim hayatıma Müslüman olarak devam edeceğimi öğrendiğinde alkolü bıraktı. O yüzden hayatında nasıl bir kapladığımı oturup tekrar düşün sevgili aile dostumuz Mr. Brown.'' dedim ve hızlı adımlarla derslikten çıktım.
Köylü okuma yazma bilmeyen babaannem derdi ki 'çok para çok dert' demektir. O kadar haklıydı ki...Para kapitalist dünyada mükemmeldi. Güç demekti özgür yaşam demekti. Dünya ve evren sizindi. Fakat dertler... Mr. Brown doğru söylüyordu. Dedem asla babasına karşı çıkmadı. Ona hayır demedi. Atladığı bir şey vardı. Bugün ki gücü elde edebilmek için hayır dememişti. Büyükannemle evlenmek dünya üzerindeki en büyük işkence olmalıydı. Onu Mr. Brown ile aldattığını bile bile yıllarca süren dostluk... Bunların hepsinin bir sebebi vardı. Ben bunları ayrı bir günlükte tutuyordum. Öldükten sonra varisime yardımcı kitapçık gibiydi. Micheal Greenwood'dan öğrendiğim bir şey varsa özel hayatınla kariyer hayatını ayırmasını bilecektin.
Mr. Brown'u tehdit ederken yılların birikimin kusmuştum bir nebze. Dedemi tanıyan biri olarak onun uyku düzenine çok önem verdiğini ve asla bir bardak alkol tüketmeden uyuyamadığını bilirdi. Bu dedemin hayat felsefesiydi. Yılların verdiği bir alışkanlıktı. Hayatıma Müslüman olarak devam edeceğimi söylediğimde alkolü tamamen hayatından çıkarmıştı. Benim inancımdan dolayı rahatsız hissedebileceğim bir duruma düşmemi istemiyordu. O benim hayatımın piyanosuydu her bastığım notada yeni bir beni keşfetmemi sağlıyordu.
Ben bu düşüncelerin içerisinde yürürken kafamda Rachel ve Mr. Brown'un ne peşinde olabileceğini anlamaya çalışıyordum. Etrafımdaki bakışları bu yüzden kaçırmıştım. İnsanların bana nefret, şaşkınlık, kinle bakmalarını nasıl kaçırmış olabilirdim? Düşüncelerim o kadar yoğundu ki sadece yürüme komutu verebiliyordum. Taki dolabımın önüne gelene kadar. O an her şey değişti. Artık hayatım eskisi gibi olmayacaktı. New York macerasını sonlandıracak olay zinciri başlıyordu. Soyunma odasında dolabıma kırmızı sprey boyayla kocaman;
'Fahişe Eva!'
yazıyordu. Domuz resimleri, prezervatif paketleri, orta parmak gösteren sticerlar ve kafamı montajla bir domuzun kafasının üzerine yapıştırmışlardı. Ben dolabıma bakarken soyunma odasındaki kadınlar bana bakıyordu. Kapı açıldı kadın soyunma odasına meraklı erkeklerin girdiğini gördüm. Kapının önü sağlık personeli öğrenciler doluydu. Ben ise tepkisizce dolabıma bakıyordum.
Son bölümler sona yaklaşıyoruz. Diğer hikayelerim için profilimi ziyaret edebilirsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eva; Gelecek Umuttur
Romance29 Ocak 2015-28 Mayıs 2016 Amerika, Avusturalya, Türkiye, İngiltere,Filistin, Suriye.... Ülkelerin değişmesi hiçbir anlam ifade etmiyor. Birbirini tanımamaları da.... Habersiz oldukları yaşamları yıllar önce bir kez birleşmişti. Sırada gelecekteki y...