Her şeyi başlatan bir mesaj ve sonrasında gelişen olaylar zinciri...
Hayat, karşılaşmaması gerekenlerin yollarını kesiştirdi.
Siyah ve beyaz birbirine karıştı.
Şeytan valse başladı ve tutku kalbe bulaştı.
Ancak...
Bu dansın kimsenin tahmin edemey...
Rujumu sürüp aynadaki yansımama son kez baktım. Her şey yolundaydı ve gayet iyi görünüyordum. Boşvermişim dünyaya moduma girmiştim ve bu günü kendime ayırmıştım. Saçımı boyatmaya gidecektim, bunca kötü olaydan sonra bana iyi gelecekti.
Çantamı da alarak kendimi beğeniyle süzdüm ve evden çıktım. Yürüme mesafesinde sayılmasa da ben uzun yürüyüşlerin insanıydım. Kulaklığımı taktım ve düşüncelerimi zihnimden kovup telaşsız adımlarla gideceğim güzellik salonunun yolunu tuttum.
Salona vardığımda randevu saatim nerdeyse gelmişti ve üst kata çıkıp kuaförümle ayak üstü kısa bir sohbet edip saçlarımı ona emanet ettim. Bu kez sarı veya sarıya dair bir şey istemiyordum. Bana civcivim demişti, o zaman bile garip gelmişti zaten ancak o civcivin üstünden tırla geçmişti. Saçlarımı kahverengi yapmasını isteyerek son derece rahatlamış vaziyette arkama yaslandım ve ara ara sorduğu havadan sudan sorulara cevap verdim.
Saçımın boya ve fön işlemi bittikten sonra aynadaki görüntüme şaşkın şaşkın bakıp güldüm istemsizce. Kendimi uzun süredir böyle görmüyordum. Birkaç tane fotoğrafımı çekip en beğendiğimi instagrama yükledim.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Telefonumu çantama atıp kuaförüme teşekkür ettim ve ödemeyi yapıp oradan ayrıldım. Yeni saç yeni başlangıç demektir kişisel gelişimciler bunu yazmaz ama ben söylüyorum. Evin yolunu tutmuş sakin sakin yürürken telefonumun zil sesiyle müziğim bölündü. Yabancı numaraya birkaç saniyeliğine bakıp aramayı cevapladım.
"Alo?" Birkaç saniyeliğine sessizlik olduktan sonra tam tekrar konuşacakken o tanıdık ses kulaklarıma doldu. "Benim." Sesli bir nefes verdim. Aramayı sonlandıracakken lafa girdi. "Lütfen kapatma Melis. Bana kız, bağır, küs ama dinle. Önce dinle sonra kararını ver. Biraz bile hatrım yok mu? Sadece yarım saat..." Bezginlikle elimi saçlarıma attım. "Bir saat sonra Karşıyaka iskelede..." diyerek telefonu kapattım.
Taksi çağırdım ve gelene kadar yolun ortasında durmamak için kenara çekilip geçip giden insanları bomboş bakışlarla izledim. Haklarında varsayımlar yaptım ve içten içe onlara sorular sorup kendi kendime cevapladım. İnsan okumayı severdim.
Gelen taksiye binip gideceğim yeri söyledikten sonra kafamı cama yaslayıp konuşacaklarımı kafamda toparlamaya çalıştım. Yeni bir başlangıç yapmak istiyordum her şeye ve bu yeni başlangıç listemde Onur da var mıydı gerçekten bilmiyordum.
Ondan hoşlandığım barizdi. O kısacık dokunuşla bile parmak uçlarıma kadar hissetmiştim ondaki enerjiyi. Ve... Tamam şimdi hakkını de yemeyelim. Yani... Hani kurban olduğum da yaratmış işte özene bezene. Boş zamanına falan denk geldiyse demek ki.
Gülümsedim. Çakmak çakmak kopkoyu bakan gözleri gözümün önüne geldi. Kopkoyu saçları, esmer teni, uzun boyu, adem elması, çatık kaşları... İç geçirecek kıvama geldiğimde kendime kızdım. Yaptığı şerefsizlikler boy boy girsin sana Melis, kendine gel diye kendimi uyardım ve ciddileştim.