"40"

839 49 20
                                    

Düzenlenmiştir❤️

Kalbinizi tamamlayan insandan ayrı olmak ruhunuzu içten içe çürüten bir hastalıktan farksızdır. Derinlerinize nüfuz etmiş bir çeşit tümör gibi yayıldıkça yayılmış ve fark edildiğinde sizi tamamen ele geçirmiş. Bazen birinin sizdeki yerini daha iyi anlayabilmek onsuzluğu tatmakla mümkündür. Zamanla insan bu boşluğu keşkelerle doldurur. Zaten dünyanın görüp görebileceği en büyük göç, bir kalbin başka bir kalpten kopuşudur.

Aynalara bakamaz hale gelindiğinde en şiddetli evresindedir ayrılık. Kendiyle yüzyüze gelmekten bile kaçar insan, "Ne yaptın sen?" diye soran sitem dolu bakışlarına kendisinin bile tahammülü yoktur. Tüm sesler düşmanı, yalnız kalmaksa en büyük korkusu oluverir. Kendiyle başbaşa kalmamak için ayakları onu sokaklara götürür, bilmediği yolları yürür belki de.

Düşünmemek için, kafasının içindeki seslerden kurtulmak ümidiyle müziğe teslim olur. Sonra yaranın kabuğunu kaldıracak bir şarkı çalıverir, kaç kez üst üste dinlediğini sayamaz. Ancak şarkının değiştiğini dahi anlayamaz çünkü ölümüne kaçtığı düşüncelerine bininci kez teslim olmuştur.

Buz gibi olmuş çayımdan küçük bir yudum daha alıp bardağı önümdeki sehpaya bıraktım. İki gündür hiç konuşmuyorduk. Hiç aramamıştık birbirimizi. Bir mesaj dahi atmamıştık. Tüm gün aklımdan çıkmazken arayıp sesini duymaya bile cesaretim yoktu. Canımı en çok yakan da buydu. Giden taraf sayılmak, Onur'un bana gelen tüm kapılarının kapalı olması demekti. Onu son görüşümdeki ağlayan yüzü gözümün önünden bir an bile gitmiyorken ağlamaktan başka hiçbir şey gelmiyordu elimden. Uğruna yeri göğü birbirine katacağım adamı öylece bırakıp arkamı dönmüştüm.

"Melis yeter ne olur ağlama harap ettin kendini." Zehra'nın yanıma oturup kollarını boynuma sarmasıyla sanki birinin omzuna başımı koymayı beklemiş gibi hıçkırarak ağlamaya başladım. Olan biten her şeyi başından sonuna anlatmıştım ancak birinin hikayeyi tamamen öğrenmiş olması hiç de hayal ettiğim huzuru ve rahatlamayı vermemişti bana.

"Zehra çok canım yanıyor." dedim gözyaşlarım arasından. "Ben hayatımda ilk kez birini sevdim. İlk kez ya ilk! Birbirimizi yıpratmadık, aldatmadık, kandırmadık, sadece sevdik. Neden bunca engel? Sadece sevdik diye mi?" Bana üzgün bakışlarla bakıp gözyaşlarımı sildi. "Ne olur kendini üzme bu kadar. Her şey olacağına varır, sen onu korumak istemişsin." "Bu böyle olmaz Zehra. Ne olur ara Barış'ı, sor. Ne yapıyormuş, ne yapacakmış?"

Zehra sesli bir nefes verip telefonundan Barışın numarasını bulup aramaya başladı. Birkaç kez çaldıktan sonra Barış o tanıdık ve mesafeli ses tonuyla açtı telefonu. "Efendim?" "Nasılsın Barış, müsait misin?" "Pek sayılmaz. İyiyim sağ ol. Siz nasılsınız?" diyerek benim de yanında olduğumu ve onu benim arattığımı ettiğini ima etti. "İyiyiz dersek yalan olur Barış. Her şey tahmin edebildiğin gibi. Onur yanında mı? Ne yapıyor?"

"Uyuyor, tüm gün yaptığı tek şey uyumak. Arada bir uyanıp yemek yiyor sigara içiyor tekrar uyuyor. Doğru düzgün yüzünü gördüğümüz yok yani." "Ne diyeyim bilemiyorum." "Kimsenin ilişkisine yorum yapmak bize düşmez Zehra. İkisi de koca yetişkinler, ne isterlerse onu yaparlar ancak Melis beni çok hayal kırıklığına uğrattı. Onunla özellikle konuşmuştuk. Ortada Onur'dan kaynaklı bir sorun yokken tüm bedeli onun ödemesi hiç adil değildi."

Yutkundum. Zehra'nın da kaşları çatıldı. "Barış tek taraflı düşünüyorsun. Melis üzülmüyor mu sanıyorsun?" "Üzülecekse ayrılmasaydı Zehra. Ben kendi arkadaşımın ne halde olduğunu görebiliyorum ama Melis'i göremem değil mi?" Zehra sabırla iç çekti.

Daha fazla dinleyemeden yerimden kalktım ve duş almak için odadan çıktım. Sonrasında ne konuştular bilmiyordum, sormamıştım da. Herkes her şeyi gördüğü gibi anlıyordu. Kimse birinin bir şeyi neden yaptığını düşünmüyordu. Belki de tahmin edebilse bile anlamak işine gelmiyordu. Çünkü suçlamak anlamaktan daha kolaydır her zaman.

Şeytanla Dans +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin